Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
İngilizce'den Çeviri: Aysun Babacan
374 sayfa
33. Basım
1993 basımından 1996'da Türkçe'ye çevrilmiş.
~ ~ ~
Minik ama sıcak bir havası olan, sahibine inatla içine gireni kavrayıveren bir kitapçıda el salladı bana..
Sanırım yerlerin ahşap oluşu ve kitapların 'U' şeklinde kitapevine sıralanmış olması da sıcaklığının arkasında yatan nedenlerden. Sahi, yerler gerçekten de ahşap mıydı? Bana o hissi veriyor olması da yeter aslında.
Aslına bakarsanız sahibesi de iyi biri bence. Ancak sadece ilk duruş ve değişen anlık tepkimeleri insanı biraz ürkütüyor.
Nerede kalmıştık? Ah, evet Nietzsche Ağladığında diyorduk.
Nietzsche, pek de ilgi alanımda değildi, çünkü hiç araştırmadım; fikrim yoktu. İnsanın fikrinin olmamasıyla ilgi alanında olmaması çok zıt şeyler aslında değil mi? Bir şeyin ilgi alanınızda olmaması için o şey hakkında en azından minik bir fikir sahibi olmanız gerekir.
Konu yine dağıldı. Nietzsche demiştim. I. Yalom'un kitabı, takip ettiğim bloglarda sıkça rastladığım, okuma listeme eklemeyip zihnime yerleştirdiğim bir kitaptı.
Bir solukta okumanıza izin vermeyecek, tek tek zihninize işleme arzunuzu uyandıracak bir kitap.
Bol zihin jimnastiği ve iç dünyanıza doğru serin bir tur düzenlemeye hazır olun. Çünkü karşınıza Yalom'un anlatımıyla, gerçek 'şey'lerin yorum katılmış 'kurgu'su var. Düşünmeyi seviyorsanız aynen ben gibi çenenizin düşeceği garantisi de cepte üstelik.
Bırakalım da kitabın konusunu arka kapak anlatsın ...
~ Yoğun ve sürükleyici olan yeni bir düşünce romanı sunuyoruz: Nietzsche Ağladığında. Edebiyatla da düşünülebileceğini gösteren müthiş bir örnek.
Sahne
Psikanalizin doğumu arifesindeki 19.yüzyıl Viyana'sı. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk.
Aktörler
Nietzche: Henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof. Yalnızlığı seçmiş. Acılarıyla barışmış. İhaneti tatmış. Tek sahip olduğu şey, valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar.
Karısı, toplumsal görevleri ve vatanı yok. İnzivayı seviyor. Tanrıyı öldürmüş. 'Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır,' diyor. Daha sonra 'kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?' diyecek. Ümitsiz.
Breuer: Efsanevi bir teşhis dehası. Ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor. Psikanalizin ilk kurucularından. Kırkında, bütün Avrupalı sanatçı ve düşünürlerin doktoru olmayı başarmış. Güzel bir karısı ve beş çocuğu var. Zengin. Saygın. Hayatı boyunca 'ama' pozisyonunda yaşamış biri.
Freud: Breuer'in arkadaşı. Henüz genç. Geleceği parlak. Şimdi yoksul.
Salomé: Erkeklerin başını döndüren kadın. Çekici. Özgür. Evliliğe inanmıyor.
Bazen aynı anda birçok erkekle beraber oluyor. Sanatçıları ve düşünürleri tercih ediyor. Kırbacı var.
Konu
Ümitsizlik.
Birgün, erkeklerin başını döndüren kadın, Salomé Nietzsche'den habersiz Breuer'e gelir. 'Avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, Nietzsche ümitsiz. Ona yardım edin,' der. Breuer Salomé'yi tekrar görebilmek umuduyla 'peki' der.
Ve varoluşun kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar...
Kendisiyle ve hayatla yüz yüze gelmekten çekinmeyenlere...