Baş Kitabımız

Baş Kitabımız

Dostlarımız

Dostlarımız

Kütüphanemiz

Kütüphanemiz

Kitaplarımız

Kitaplarımız

Muhyiddin Şekûr/Su Üstüne Yazı Yazmak

Cuma, Mart 20, 2015

Esselamu aleykum,
Akşam-ı şerifler hayrola dostlar..

Çok güzel bir eser okudum, Sevgili Muhyiddin Şekûr'un dilimize Sevin Okyay ve Senai Demirci tarafından çevrilen otobiyografisi...

Yazar kitabında hakikate ulaşma çabasını ve arayışını anlatıyor. Müslüman olarak sufilikle tanışmasından başlıyor ve Şeyhinin rehberliğinde eriştiği dervişliği ve ötesini aktarıyor bizlere. 

Ben kitabı okurken çok etkilendim, insanın her yaşadığından bir ders çıkarabilmesi ve bunlara birer imtihan gözüyle bakabilmesi güzel bir şey. Günlük hayatta herkesin karşılaşabileceği basit görünen olayları, yazarımız öyle derin ve anlamlı aktarıyor ki, insan kendi hayatına dönüp yaşadıklarına anlam yüklemeden edemiyor.. İnsan normalde kızacağı, sinirleneceği şeylere, bu da bir imtihandır deyip geçebiliyor mesela, bu kitaptan sonra.. :) Herkesin okumasını öneririm, farkındalığımızın artması ve hayata ve yaşadıklarımıza daha derin bakabilmemiz için.


*Gitmeyi çok istediğim halde, görünür sebepler bir yana, Allah içinde bulunduğum şartları gidememem üzere takdir etti.

*İbadet, çiçeğin gıdası gibidir. Sudur, vitamindir ya da gübredir. Aşk ise hava ve güneş ışığı gibidir. Bebeğine bakan bir annenin ona şefkatinden sunması gerekir, fakat şefkat de tek başına yetmez. Bebek gıda da ister.

*Allah'ın adı anıldığında gözyaşı dökenlerden asla ümit kesmemen gerekir, unutma.

*..ne 'bir şeye ihtiyacım var' deyin, ne de 'hiçbir şeye ihtiyacım yok' deyin; sadece 'Allah' deyin, işte o zaman harikulâdelikler göreceksiniz.

*Haramlar ve ona götüren şeyler, nefsin ayrık otlarıdır. Ayrık otlarını kesmek yetmez, köklerini de kazımak gerek.

*Dertlerinizi Allah'la aranıza perde etmekten, onlara O'na kulluğunuza verdiğiniz kıymetten fazlasını vermekten sakının.

*Unutmayın ki rahmet haram işleyenlerin de hakkıdır;ve günahkârların kalplerindeki ümidi söndürmek hakkımız değil.

Bol istifadeli okumalar,
Vesselam...

Dücane Cündioğlu/Hz.İnsan

Cuma, Şubat 27, 2015

Esselamu aleykum dostlar, Vakt-i Cuma hayr olsun :)

Dücane Cündioğlu benim yıllardır okumak istediğim fakat bir türlü nasip olmayan bir yazardı, alıntılarına denk geliyordum hep. Bi anda üç kitabını birden alıverdim. Ben yazılış sırasına göre okumaya çalışırım genelde, Hz. İnsan'dan başladım okumaya. Cündioğlu, biraz felsefik bir yazar, onu anlamak o kadar kolay değil. Kafanızın boş olması ve sakin bir ortam gerekiyor öncelikle, kitabın sayfa sayısı 124, ama ben yayarak okudum kitabı ve yaklaşık 4-5 günde bitirdim.

Kitap, başta insanı hedef alarak, yer yer kelimelerin kökenine inerek, farklı kültürlerden, dinlerden de örnekler vererek  manayı bulmaya çalışan, kısa yazılar içeriyor. Kitapta bolca yabancı kelime karşılayacak sizi, bir lügat, en azından sözlük yanınızda bulunsa iyi olur :) Anlamanız kolaylaşır diye düşünüyorum en azından. Ben yazarın aşinası olmadığımdan biraz zorlanarak okudum eseri, çünkü felsefeden pek hazzetmem. Ama içerik güzel ve faydalıydı, insanı sarsıyor bazı bölümler. Aradan biraz zaman geçtikten sonra tekrar okuyup istifade edebilmeyi umuyorum :)

*Ey talip, asıl marifet kalbin secdesidir; âzaların secdesinden maksat da kalbi secdeye davettir.

*Denizin dalgaları, denizin her katresi yine denizdir; denize nispetle zâhiren bir hiçtir belki ama unutmamalı ki denizi deniz kılan yine o damlacıklardır.

*Fakr insanın özüdür.
Şöyle de diyebilirdik: insanın özüdür fakr.
Özünde fakir olanın gına, istiğna, gurur, kibir, tekebbür gibi sözde-gösterilere kalkışması ne acı!

*İnsan, ancak kendisine emek verdikçe, kendisine özendikçe insanlaşır, insanlaşabilir: kemâl-i sâni.
Hiçbir bitki bitkileşmez, hiçbir hayvan hayvanlaşmaz; lakin insan insanlaşır; zira ancak insan, kendi mertebesine ait yetileri ve yetenekleri (istidat ve kabiliyetleri) gerçekleştirdikçe, geliştirdikçe insan olur. Dolayısıyla insanlık olan/olunan bir şeydir.

*Basît olan çokluğun tam da aksine çırılçıplak dolaşırken saklanır, onu açık/apaçık olarak,yani doğal haliyle görmek çaba ister, emek ister, pek tabii bir de 'nasip' ister.


Bol istifadeli, keyifli okumalar dilerim.
Selam ve muhabbetle.

Harun Tokak/Suya Düşen Kan

Cuma, Şubat 20, 2015

Esselamu aleykum,

Merhaba dostlar afiyettesiniz inşaAllah, şükür ben iyiyim çok güzel bir eser okudum ve sıcağı sıcağına da sizlerle paylaşmak istedim. 

Kitabın kapağında da gördüğünüz üzere bir Ehl-i Beyt romanı eser. Efendimiz(s.a.v)'in hayatı ile alakalı çok eser okudum ama sonrasında neler oldu, hadiseler nasıl gelişti açıkçası çok bilgi sahibi değildim, o konularla alakalı okuduğum ilk eser bu. Çok sevdiğim bi arkadaşımın hediyesiydi bu eser, görmemiştim ben daha önce, buradan da teşekkürler :) 

Kitap Efendimiz(s.a.v)'in yaşadığı dönemden başlıyor ve torunu Hz. Hüseyin(r.a.)'ın Kerbela'da şehit edilişi ve Ehl-i Beyt'ten kalan kadınların ve çocukların hayatlarının kısa özetiyle sona eriyor. Efendimiz(s.a.v)'den hemen sonra Ehl-i Beyt'e neler yapıldığını okuyunca inanamadım, gerçekten yaşananlar çok üzücü, Ehl-i Beyt'e resmen bir kıyım uygulanmış ve türlü eziyet ve meşakkatlere maruz bırakılmışlar, hemde müslümanım diyenler tarafından... Efendimiz(s.a.v)'in ''Size Kur'an'ı Kerim'i ve Ehl-i Beyt'imi bırakıyorum, onlara iyi bakın'' dediği halde... 

*Allah için kurulmuş bu yuvada iyi geçinmek, istişare yapmak, birlikte karar vermek ibadetti. Ali ve Fatıma'nın yuvası bu yüzden yüzyıllardır evlatlarımızın nikâh dualarında anılır: ''Allah'ım! Bu çiftlere Hz. Ali ve Hz. Fatıma'nın sevgisini ver,'' diye dua edilir. Her yeni çiftin o sevgiye ulaşmak için örnek alacağı ilke ve yöntem o yuvadadır.

*Her kim ki ara yapar, birleştirir, düzeltir, ikilikten insanları kurtarırsa o bendendir.''

*''Mahşer günü gelince perdeler arkasından birinin; 'Ey mahşer halkı! Fatıma Binti Muhammed geçiyor! O geçinceye kadar başlarınızı eğiniz!' diye sesleneceği sessiz sultan, gecenin karanlığında Baki kabristanının tertemiz toprağına tevdi edildi.

*Sonra iki cennet reyhanı oğullarına son nasihatini yaptı; ''İkinize Allah'tan takvayı tavsiye ediyorum. Dünya sizi çok istese de, siz onu istemeyin. Daima hak olanı konuşun ve yetimlere merhametli olun. Kaybedene yardım edin, ahiret için iş yapın ve azık hazırlayın. Allah'ın kitabında olanla amel edin. Kınayanın kınaması sizi Allah'ın emirlerinden alıkoymasın.''

*''Nasıl olur? Seherlerde uyanıp Allah'a ibadet ediyor, Allah'ın Resulü'ne salat-u selam getiriyorsunuz, İmam Hüseyin, salavat getirdiğiniz Resulullah'ın torunudur, kendinize geliniz. İmam Hüseyin'e yardım etmeyecekseniz, bari zarar vermekten uzak durun... İmam Hüseyin'e kılıç kaldıran Resulullah'ın şefaatinden mahrum kalır...''

Allah'ın Resulü(s.a.v)'e, onun Ehl-i Beyt ve sahabelerine selam olsun. Rabbim şefaatlerine nail eylesin.

Keyifli okumalar,
Dua ve muhabbetle...

Necmettin Şahinler/Kur'an'da Kadın Portreleri

Perşembe, Şubat 12, 2015

Esselamu aleykum dostlar,
Bu kitabı sevdiğim bi blog arkadaşımda görüp not almıştım, fırsat bulunca da aldım, iyi ki almışım. Benim sevdiğim bir kitap oldu. Kitaptan bazı kadınları not aldım, daha ayrıntılı tanımak için başka kitaplar da edinmeyi istiyorum nasipse. Ha birde kitabın bir sürprizi var alanlarına, kitabı Cemalnur Sargut'un sesiyle de dinlemeyebilmeniz için cd hediyeli :)

Kitabın ismi Kur'an'da Kadın Portreleri'yse de anlatılan her kadının ismi Kur'an'da geçmiyor, Bazıları Peygamber Efendilerimiz'in eşleri, bazıları anneleri veya kızları.. İlgisi olan her insanın sevebileceği ve bilgi edinebileceği bir kitap bana göre. Kısa tanıtımlar var kitapta, yazar sanki sizinle konuşuyormuşçasına anlatıyor. Bazılarını iyi, bazılarını kötü yönleriyle.. Kitapta ismini hiç duymadığım kimselere de rastladım bu ilginç ve güzeldi. 


En sevdiklerimden,

*Çileler, hastalıklar, sıkıntılar, kayıplar Allah'ın kullarına bir cezası değildir Rahime. Çünkü Allah kullarına zulmetmez. Tam tersine idrak edebilenler için bu ıstıraplar, Allah'a ulaşmanın/yaklaşmanın fırsatlarıdır. Fakat nefsimiz bize bunu böyle göstermez Rahime; şeytanın da vesvesesiyle bizi yanıltır, yanlış konuşturur, isyan ettirir kimi zaman...


Keyifli okumalar,

Selam ve muhabbetle...

İskender Pala/Mihmandar

Perşembe, Ocak 22, 2015

Esselamu aleykum,

Bu yıla enfes bir kitapla başladım dostlar, İskender Pala'nın sadece ismi bile onu okumama yetecekken, bir de Eyüp Sultan'ı konu alan bir kitap olması merakımı ve isteğimi ikiye katlamıştı. Elimdeki kitaplardan dolayı henüz almamıştım ben kitabı, çok sevdiğim bi arkadaşım hediye edince hemen ön sıraya alarak okudum.

Önce kitabın isminin kelime anlamıyla başlayalım, 
Mihmandar: Resmi konukları ağırlamak ve onlara kılavuzluk etmekle görevlendirilen kimse, konukçu. 
'Mihmandar'ı Resülullah', Medine'de Hz. Muhammed (s.a.v)'i evinde misafir eden Ebu Eyyub El-Ensari'nin lakabı.

Kitap, Efendimiz(s.a.v)'in Mekke'den Medine'ye hicretiyle başlıyor ve İstanbul'un fethiyle sona eriyor. Muhteşem bir tarihin muhteşem bir şekilde kurgulanması ve kaleme alınması. Tarihi, yine keyifle, hiç sıkılmadan okuyacaksınız. 

Kitap, Eyüp Sultan'ın hayatını konu alıyor gibi görünse de, o dönemin her ayrıntısına yer veriyor. Halifelik ayrıntılı şekilde işleniyor, özellikle Eyüp Sultan'ın halifeyi eleştirdiği bölümleri okurken insan, şimdi de böyle insanlar olsa, bu kadar rahat eleştirebilse başımızdakileri diye düşünüyor... Adına cahiliye dönemi dense de asla öyle olmadığını bu kitabı okurken daha iyi anlayacaksınız. Sadece İslam'ı yaymak ve Efendimiz'in şefaatine nail olmak duasıyla çıkılan zorlu seferler... Eyüp Sultan'ın sefer esnasında Efendimiz(s.a.v)'den naklettiği hadisler de yine hayatımıza ışık olacak nitelikte, her biri ayrı önem taşıyor. Okunmasını şiddetle öneriyorum. :)

*''Gerçek bir muhacir'' diyordu, ''vatanından ziyade Allah'ın yasakladıklarından ayrılabilendir.''

*Meşakkati var diye azmi bırakmak, karanlıkta oturup nuru bırakmaktır.

*...eğer bir ülkeyi yönetenler adalet ve hukuka uygun davranmazsa,vazifeler hak etmeyen insanların elinde olursa, din bozulur, ahlak bozulur ve ülke batar. Dünyayı kuvvet ve kanunlar değil, Allah'ın koyduğu vicdan ve adalet idare eder, unutma. Bunun için kime vazife verdiğine, kimi iş başına getirdiğine dikkat et. Bilirsin ki, hak etmeyen kişiye makam vermek, hazine değerinde inciyi bataklığa atmak sayılır.

*Ben akıllılığı ilmin uzun, ömrün kısa olduğunu düşünerek elde ettim. Ve iyilikleri dünyaya hakim kılmadan, aklın gereğini yerine getiremeyeceğimi düşündüm.

*...şu fani dünyada işlediğim bir günahı ölmüş annemin öğrenmesi bile beni rahatsız ederken, nasıl oldu da ben onu işlerken Allah'ın bildiğinden rahatsız olmadım?

*'Kim bir fidan dikerse, Allah o ağaçtan yetişen meyve sayısınca amel defterine sevap yazar.'

Keyifli okumalar,
Muhabbet ve selam ile...

A. Ali Ural/Posta Kutusundaki Mızıka

Çarşamba, Aralık 31, 2014

Esselamu aleyküm dostlar, akşam-ı şerifleriniz hayrola :)

A. Ali Ural'ın Posta Kutusundaki Mızıka'sını baştan sona ikinci kez okuyuşumdu benim, yine çok keyifle okudum, boğazım düğümlendi çoğu yerinde, ağlamaktan okuyamadım bazı bazı..


Sevgili Ali Ural nasıl yazmış o mektupları, hangi duygularla, kimi düşünerek yazmış bilemiyorum ama beni her okuyuşumda ayrı etkiliyor, her seferinde kendimden bir şeyler buluyorum muhakkak...

İnsan annesine, kardeşine, sevgilisine, çocuğuna, dostuna... 
Herkese yazabilir o mektupları... 

Bu kitabı okudukça insanın mektuba ilgisi artıyor, özeniyor eskiye... Teknolojinin bizi bu kadar sarmaş dolaş etmediği günlere... Okursanız beni daha iyi anlayacaksınız :)

Aralarından seçim yapmak çok zor, isterdim ki her satırını taşıyayım buraya, ama siz dokunarak okuyun o güzelim satırları, buradakiler tadımlık olsun...

*Sevgili Dost,
Eğer yeryüzündeki bütün elleri bir masanın üzerine koysalar, elini bulabilirdim onların içinden.

*Sevgili Dost,
Bulunduğu durumun farkında olmamak, her durumdan daha kötüdür.


*Sevgili Dost,
''Kalpler ancak Allah'ı anarak huzur bulur,'' ayetini biraz daha dikkatli okuyacak olsak, basınç odasının yerini göreceğiz. Evet, bu ayet, adına ''stres'' denen çağdaş basıncı düşürecek ilahi bir odaya, Kur'an'a çağırıyor bizi.
Frankenstein'ın yaratığı değil, Allah'ın kulu olmak ne güzel!
Ne güzel ''Allah en büyüktür,'' sözü.

*Sevgili Dost,
İnsan yoktu ve sınır yoktu. İnsan geldi ve elindeki tebeşirle sınırlar çizmeye başladı.

*Epictetus, elindeki cevizlerin birazını bırak der, eli çömlekte sıkışan çocuğa.
''Hırs sebeb-i hasârettir.''

*Sevgili Dost,
Bir bedenin organları gibi olduğumuz söylenmişti bize ve biz buna inanmıştık. Çünkü bu sözün sahibi Peygamberimizdi. Vücudumuzun bir parçasının geçirdiği rahatsızlık hani bütün vücudu ateşler içinde bırakacak, bütün vücut bu rahatsızlıktan elem duyacaktı? Kol kesilirken dudak gülüyor, ayak kesilirken kollar el çırpıyor, bir göz oyulurken diğer göz futbol maçı izliyor. Bir cinnet olmalı bu! 

Keyifli okumalar dilerim, huzurla kalın...

Kemal Özer/Müslüman'ın Diyeti

Salı, Aralık 16, 2014

Esselamu aleykum ve rahmetullah..

Merhabalar efendim, öncelikle belirtmek istiyorum ki bu bilindik bir rejim/diyet kitabı değil, yanlış anlaşılmasın... Bu ancak bir müslümanın yaşam boyu yemek yeme stili.

Bu kitabı duymamıştım daha önce, yazarını da öyle. İnternetten kitap siparişi verirken bir anda karşıma çıktı ve alıverdim ben de.. İyi ki de almışım. 

Müslüman bir insanın Allah'ın bize verdiği nimetleri hangi ölçüde, ne zaman, nasıl tüketmemizi bazen bilimsel bilgiler eşliğinde, bazen de hadis veya ayetlerle çok güzel açıklıyor yazarımız. Özellikle Efendimiz (s.a.v)'in yeme ölçüsünü, hadisleri ben ilgiyle okudum. Umarım sizler de istifade edebilirsiniz.

*Rivayetler, Hz. Peygamber'in bir hurma tanesini bile ayakta yemediğini, bir şey yiyecek olduğunda nimete ve o nimeti bahşeden Allah'a hürmeten mutlaka çömeldiğini bildiriyor.

*Muhyiddin-i Arabî hazretleri yeme içme adabını şöyle özetler: ''Besmelesiz başlama, acıkmadan yeme, yemeğe hep en son sen başla, yerken acele etme, acele etmeden lokmayı teenni ile ortalama olarak al, taamı çiğnemeden yutma ve iyice çiğne, diğer lokmaya elini uzatırken de besmele çek, sofrada yalnız bile olsan hep kendi önünden ye, sofradakilerin yüzüne ve eline bakma, daha fazla yemen konusundaki ısrarlara aldırış etme, zaruret kadar ye, sofradan mideni doldurmadan kalk, nimeti hazırlayana teşekkür et, bu rızkı veren Allah'a gereği gibi şükret, günde ki öğün ye.''

*Rasülullah(s.a.v) şöyle buyurdular: ''Öyle devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak. Böylelerinin hiçbir duası kabul edilmez.''

*...Hz.Ömer'in ''Biz harama düşme korkusuyla helâlin onda dokuzunu terk ederiz.''

*İzin verilen hayvanların sadece helal kesim olmasına değil, helal ve temiz beslenip beslenmediklerine de bakılmalı.

İstifadenize inşaAllah, keyifli okumalar...

Alper Canıgüz/Alper Kamu Cehennem Çieği

Perşembe, Eylül 18, 2014

Esselamu aleykum,

Dostlar afiyettesiniz inşaAllah :)

Alper'i, Oğullar ve Rencide Ruhlar'ı okuyanlar tanır, o çocuk kendisini okumaya müptela eder insanı ve bu eseri de öylece bir solukta okuyuverdim, özlemişim küçük dehamızı :) 
Cehennem Çiçeği, Oğullar ve Rencide Ruhlar'daki Alper'in yeni maceralarından oluşuyor, yani kitabın hem devamı gibi hem de değil. Her türlü okunur :)
Sanırım yazarın üslubuna ve Alper Kamu'ya alıştığımdan ötürü bu kitaptan ayrı bir zevk aldım ben. Üslup yine gayet akıcı, tespitler yerinde ve Alper Kamu Şahane :)

Alper yine iş başında, çocuk n'apsın her türlü garip hadise onun etrafında yaşanıyor o da küçük bir dahi olarak kayıtsız kalmıyor tabi olanlara yine :) Onun bazen çocukça bazen de gayet olgun düşüncelerine, yorumlarına hayran olmamak elde değil. Güldürürken düşündürüyor sizi. Olaylar karşısındaki olgun duruşu, hiçbir şeye şaşırmayışı, kendince getirdiği yorumlar şaşırtıyor insanı. Hiçbir şeye şaşırmamaya başlıyorsunuz siz de, çünkü yazar öylesine güzel anlatıyor ki, gerçekten beş yaşındaki Alper'in bunları yaşayabileceğine ve düşünebileceğine inanıyorsunuz.

*Gerçek ya da kurgu, bütün hayat aşk denen yalan çevresinde dönüyordu sanki.

*Mutsuzluklarını kanıksamışlardı ve daha büyük bir şeyin peşinde koşmak akıllarından bile geçmiyordu.

*Tecrübelerime göre, kapımızı çalanların sekizde yedisi görmek istemeyeceğim kişilerden oluşuyordu. Kalan sekizde bir de yanlış zamanda gelirdi ekseriyetle.

*Sağı solu kontrol ettikten sonra kafamı kaldırmak suretiyle yukarıları incelemeye aldım. Ne dost bir yüz, ne de kendini balkondan aşağı atmaya hazırlanan biri vardı görünürde. Saat serserilik etmek ya da canına kıymak için çok erkendi henüz.

*Annemin iniltisini işittik: “Bari bir kan tahlili mi yaptırsak?” Röntgen, tomografi, EEG, MR, ampütasyon, beyin cerrahisi, karaciğer nakli gibi sosyal sigortalar kurumunun bilaücret sağladığı muhteşem servislerin hiçbirinden yararlanamayacağımızı öğrenmenin şokunu üzerinden güçlükle atan annem, “bari bir kan tahliline” fitti şimdi.

*Hayal kırıklığı içimde güçlü duygular uyandırmış olacak ki, o noktada pek çok sosyopat gibi ben de, madem kendime bir hayrım dokunmuyor bari dünyayı kurtarayım diye düşünerek Ümitler'in kapısında aldım soluğu.


Keyifli okumalar :)