Baş Kitabımız

Baş Kitabımız

Dostlarımız

Dostlarımız

Kütüphanemiz

Kütüphanemiz

Kitaplarımız

Kitaplarımız

Lütfen Anneme İyi Bak - Kyung-sook Shin

Çarşamba, Kasım 30, 2011

İlk defa böyle bir şey yapıyorum ama başka çarem yok. Tek bir cümle yazacağım.






Okumanız lazım!

Kitab-ı Aşk

Salı, Kasım 29, 2011

İş yerine fotoğraf makinamı getirmediğim için, telefonla çekilen resimlerde hoşuma gitmediği için kitap kapağı  resimleri mecburen netten alıyorum.  Üst üste iskender pala kitapları okumak benim için büyük keyif, gerçi od üzerine bu kitap nasıl gitti derseniz, od'un hala izlerini taşıyorum. 
Kitab-ı Aşk 136 sayfa ince bir kitap, içeriği ise günümüz aşklarının sabun köpüğü gibi oluşundan dert yanarcasına eski aşkları, divan edebiyatından örnekler vererek anlatıyor, mecazi aşktan hakiki aşka geçişi, içeriği divan edebiyatı olduğu için kitabında biraz dili ağır.  Ben kendi adıma iskender pala ne yazsa okurum mantığında olduğum için ve divan edebiyatına meraklı olduğum için hoşuma gitti ama başkası adına okusunız da olur okumasanız da bir şey kaybetmeyeceğiniz bir kitap. Kitabın sonunda anlatılan bir hikaye var iskender pala daha önce Aşkname adlı kitabında da bu hikayeye yazmıştı, 

Ebubekir Kani'nin bir papazın kızına aşık olur, papaz kızını vermez, hristiyan ol vereyim der, Ebubekir de dininden dönmez. Kırk yıllık kani olur mu yani.. diyerek bizlere de böyle bir deyim bırakır. aşık olduğu kız ile arasında da epeyce yaş farkı vardır lakin aşıklar için bu bir önem teşkil etmez.  bunun üzerine papaz kızını kasabadan uzaklaştırır, Ebubekir de düşmüştür yollara, gel zaman git zaman ebubekirin tekrar yolu kasabaya düşer, 
Kasaba halkı iskelede yeni gelen gemiden inenleri beklemektedir.  Despina anne bütün yolcular inip, gemi ışıklarını kapatana kadar bekler orda. gemiden en son yolcu olarak bir yaşlı iner, Despina inen kişiyi hemen tanır ve koşar yanına ne fayda ebubekir ayakta zor durmaktadır. etrafındaki insanların yardımıyla ebubekiri camiye taşır, rahibe olduğunu öne sürerek bütün gece ebubekirin başında bekler. sabah ebubekir uyandığı zaman kendini Despinanın kucağında bulur, ama despinanın nefes alışı farklıdır artık. bütün gece dondurucu bir soğuk olmuştur, despina yakabileceği her şeyi yaktıktan sonra kendini ebubekirin üzerine kapatmıştır, üşümesini önlemek için ve olanca rüzgarı o yemiştir. sonu malumunuz despina vefat eder, bir süre sonrada ebubekir kani vefat eder.

Kağıt Kesikleri

Pazartesi, Kasım 28, 2011

Farklı acıların, edebi bir dille aktarılışı var bu kitapta. Ben düşündüğüm yada yaşadığım şeyleri yazmayı seviyorum ama bir başkasının kaleminden okumayı da çok seviyorum, Kağıt Kesikleri benim için biraz öyle oldu, bazı bölümler yüreğimden geçenlerle aynıydı...


Belki de bire bir yaşadığınız acılara farklı bir pencereden bakmak istiyorsanız, okuyun derim...


*Bazı ilişkilerde, bazı durumlarda, konuşmak kişiyi ya da meseleyi ucuzlatmaktan başka bir işe yaramaz olur. Öyle zamanlarda, ucuzlatıp ucuzlaşmaktan kaçınmak için de susar insan.

Bu tür büyük ve incelikli susuşların hiç kolay olmadığı açık. Ama ne kadar önemli olduğu da ortada...

Susmak en büyük yanıttır bazen. Biliyorum işte... Ben konuştukça konuşanlardan, ben sustukça solanlardan...

*Acının cahili kalmak ne güzel olurdu...

Ölüm Pornosu - Chuck Palahniuk

Pazar, Kasım 27, 2011

Herkesin merak ettiği olay kitap. Okumayı düşünmüyordum. Ölüm Pornosu ateşi sönene kadar. Ama ben yine bir yarışmada kazandım bu kitabı :) Sanırım İdefix'in yarışmasıydı. Aslında bekletiyordum ama içimden okumak geldi nedense.

Okumak için yanlış bir zaman seçtiğimi okumaya başladıktan sonra anladım. İntihar Notlarım'da az da olsa küfürlü konuşmalar vardı. Daha doğrusu normalde bağıra bağıra söyleyemeyeceğiniz kelimeler. Ama Ölüm Pornosu'nda sık sık bu kelimelere ve konuşmalara rastlıyorsunuz. Üst üste fazla geldi sanırım benim bünyeme :)

Sevemedim Ölüm Pornosu'nu. Sıkıntılar bastı okurken. Tamam yeraltı edebiyatını seviyorum ama keyifli bir şekilde okumam için o an hayatımda her şeyin dört dörtlük olması lazım. Kafamın bomboş olması lazım. Aksi olduğu zaman işte böyle fenalıklar geçiriyorum okurken. E Gizem zorun neydi o zaman okumasaydın diyeceksiniz. Haklısınız :)

2011,  ''okumayı istediğim yazarlar'' listesindekileri bir bir sildiğim bir yıl oldu. Ha bir de geleneksel ''yılın kitapları'' yazısını yazmaya az kaldı heyecanlı mısınız? :)

Arka Kapak: 
Palahniuk'un hayal dünyasına hoş geldiniz! Yoksa kâbuslarına mı demeliydik? Palahniuk bu defa romanının odağına başka bir "marazi" karakteri, porno kraliçesi Cassie Wright'ı oturtmuş; ama bir nesne olarak. Çünkü her ne kadar konu, onun, efsanevi kariyerini kameralar önünde art arda 600 erkekle seks yaparak kıracağı bir dünya rekoruyla taçlandırmak istemesi olsa da, bu rekoru kırmasında ona yardımcı olacak tali oyuncuların, yani "damızlık erkekler"in anlatımıyla şekilleniyor roman. Sıranın kendisine gelmesini bekleyen Bay 72, Bay 137 ve Bay 600'ün gözünden aktarılıyor bu tarihi an. Ve bununla birlikte, onların trajikomik hayat hikâyeleri de, bir rekordan ziyade ölüm pornosuna dönüşecek çekimler sırasında bir bir dökülüyor ortaya. Anlayacağınız, derin bir araştırma ürünü olduğunu her satırında belli eden, çatlatırcasına güldürürken aynı zamanda yüreğinizi dağlayacak bu çılgın romanla, porno endüstrisinin çağdaş hayatın içindeki muazzam ve bir o kadar da gizli saklı varlığını edebiyata taşıyor Chuck Palahniuk. Zaten böyle bir şeyi de ondan başkası bu kadar utanmazca, korkusuzca ve başarıyla yapamazdı herhalde. Ancak dikkat! Tabularınız varsa ve onları yıkmaktan korkuyor-sanız bu romanı okumayın! İnsan cenininin mastürbasyona doğumdan bir ay önce ana rahminde başladığı gerçeğiyle yüzleşmek size ağır gelecekse bu romanı okumayın! Ya da elektrikli vibratörün hayatımıza elektrikli süpürge ve ütüden önce girmiş olmasını kabul edilemez buluyorsanız bu romanı okumayın! Kısacası, düşüncesinden bile ürktüğünüz insani hallerle yüzleşmek istemiyorsanız Palahniuk sizin yazarınız değil! Bizden söylemesi!

İntihar Notlarım - Micheal Thomas Ford

Kapağa gıcığım! Ters mi tutuyorum, düz mü tutuyorum diye her seferinde karıştırıyorum. Ve ekrana bön bön bakıyorum. Ne yazacağımı bilemiyorum çünkü.

Sevdim mi? Yooo. Peki sevmedim mi? Yooo. O zaman şöyle başlayayım; 15 yaşında bir ergenimiz var. Onun ağzından yaşadıklarını okuyoruz yani intihar notlarını. Neden intihara kalkıştığını öğreniyoruz. Nedenini öğrenince pek bir şaşırdım. Hiç öyle bir şey beklemiyordum doğrusu. Baş karakter Jeff'i çok sevdim. Onunla sohbet etmeyi isterdim :) Zeki ve hazırcevap.

Kolay okunan, araya sıkıştırabileceğiniz bir kitap. Çok güzel cümleler yakaladım. Buyrun bakalım;

...hayatınızın bir başkasınınki kadar berbat olmaması, kötü olmadığı anlamına gelmez. Hislerinizi diğer insanlarınkiyle karşılaştıramazsınız. İşler böyle yürümez. Mükemmel hayat gibi gözüken -hatta iyi gibi gözüken- şey, o hayatı yaşayan insana göre mükemmel ya da iyi olmayabilir. (sayfa 52)


İnsanlar dudaklarını oynatıyorlar, ama ağızlarından önemli bir şey çıkmıyor. Yalnızca konuşuyor, konuşuyor, konuşuyorlar. (sayfa 68)


Cennette her kim oturuyorsa, elinde bir bok çuvalı var ve günde birkaç kez, içinden dünyaya bir avuç serpip, her şeyin çıldırmasına neden oluyor; sanki tarihi geçmiş peri tozu gibi. (sayfa 110)


Favorim 2. cümle.


ON8'in twitterda ki yarışmasından kazanmıştım bu kitabı. Tekrar teşekkürler ON8 :)

ON8 twitter : http://twitter.com/#!/on8kitap


Arka Kapak:
İdam mahkûmlarını, daha sonra öldürebilmek için ölümü beklerken canlı tutuyorlar. Mahkûmları, zamanı geldiğinde yargılayabilmek için, intihar etmesinler diye gözetim altında tutuyorlar. Hiç anlamlı değil. Birini ölüme mahkûm etmek doğal ama insanların bunu kendilerinin yapması değil, öyle mi? Size ne düşündüğümü söyleyeyim: Kendinizi öldürmeye çalıştığınızda insanlar sinirleniyorlar; çünkü bu, onların sizin hayatınızı birazcık bile kontrol edebilmesini engelliyor.

od

Cuma, Kasım 25, 2011

İskender Pala hep yazsa ben hep okusam, bu romanda yunusu okudum, taptuk emreyi, hacı bektaş veliyi, mevlana hz'ni , ilyas babayı, geyikli baba'yı erenleri ahileri, moğolları orta çağı okudum. okudummu yaşadım mı bilemedim. Ama hiç bitmesin istedim.

Sararmış otların arasından mini minnacık sarı bir nergis gözüme ilişti. dalından kırılmış altın sarısı bir güzellik damlası. yaklaştım niyazabad'dan bu yana ellerimdeki şifayı hiç kullanmamıştım. çok şükür buna ihtiyaç da olmamıştı. nergsceğiz hayretle bakan bir gözü andırıyordu. elimi uzatınca hal diliyle bana yarasını gösterdiğini hissettim. 'seni burada kim görecek ki bu kadar güzelsin?' diye geçirdim içimden. 'Seni buraya kim gönderdiyse o' diye bir fısıltı duydum. çevreme bakındım kimse yoktu. o halde şu çiçekmiydi konuşan, şu sarı çiçeğin sesi miydi duyduğum. sonra kendine gel yunus tenhalarda bunca başına buyruk dolaşırsan sesler duymaya başlarsın. diye toparlandım. aklıma bir soru takıldı:' kadir mevla'mın hikmeti, bu çiçek burada kimin işine yarayacak, kimin derdine şifa olacak ki?' hayret, bu sefer duyduğum sesten emin idim konuşan aynı sesti. Üstelik soruma bir de karşılık veriyordu. 'derviş baba, yoksa sence bir ceylana göz kulak olmak az şey midir?'  Besmele çektim, birkaç ayet okuyup avucuma nefes ettim. ellerimi birbirine sürtüp yerden bir miktar nemli toprak aldım. mataramdan bir damla su ile çamur eyledim ve muhammed mustafa' ya salavat ile sarı nergisin dalını ovalamaya başladım. 
'A beyazdan beyaz nakışlı güzeller güzeli, a kudretin ıtır damlası, yoksa benzin hastalıktan mı sararmıştır?'.
ne sen sor derviş baba, ne ben söyleyeyim. cılız gövdemde öyle büyük derdim var ki, ahım dağlar eritir. sen erişmesen zikrim eksik kalacak, vakitsiz üzülecek, ölüvecerektim.
'size ölüm var mıdır?'
'ölümsüz yer var mıdır ?'
'peki gözünde niçin yaştır?'
'çünkü bağrımdaki yara baş, baştır'
'siz çicekler, kışın nerde olursunuz?
kışın hepimiz toprak oluruz.
yaz bahar gelidğinde ?
'tekrar dirilir çiçek oluruz.
'cehenneme yolunuz uğrar mı?
'cennet , cehennem ademoğlunadır ya!;,
'gül sizce ne ola ki ?
'gül muhammed teridir ?
'peki, adem'e ne dersin ?
Adem muhammed sav nispet binde birdir!
'bunca güzel ve çeşit rengi bir kara topraktanmı alırsınız ?
o bizde yansımış ayın nuru, güneşin ışığıdır.
'işte dalını sağalttık, lakin yine neden boynunu eğersin ?
'derviş baba, boynumun eğriliği kalbimin hakk'a doğruluğundan!..
'sen kabe'yi grödün mü ?
Allah evidir ha ?
'peki sırat'ı grödünmü ?
'cümlenin yolunu sorarsın bana!...

Giderken Bana Bir Şeyler Söyle - Mustafa Ulusoy

Perşembe, Kasım 24, 2011


Bir güzel kitap..
Mustafa Ulusoy'la ilk olarak Aynalar Koridorunda Aşk kitabıyla tanışmıştım ve üslubunu çok sevmiştim. Ölüm'e böyle birinin gözünden bakma fırsatı yakaladım Giderken Bana Bir Şeyler Söyle'yle.
 Ölenin ardından aslında kendimiz için üzüldüğümüzü bir kere daha anlamış oldum. Ve babaannemin vefatıyla ilk defa çokça hissettiğim ölümün hemen yanı başımızda olduğunu bir kere daha hatırlamış oldum. Babaannemin vefatı, çok oturmuştu yüreğime. İlk defa bu kadar yakınımı kaybediyordum. Çocukluğumdan bu yana dizinin dibinde olduğum babaannemin yokluğu düşüncesine alışamamıştım/hala alışamadığım durumlar var; ilk O'nsuz  Ramazanımızı, ve bayramlarımızı geçirdik mesela. Oysa O hastaydı, ve az çok ölüme yakınlığını hissediyorduk; hani sadece hastalara ölümü  yakıştırırız ya. O'nun ölümü beni bu hale sokarken, 'hiç beklemediğimiz'  ölümler var ya hani, onlarda ne yapacağım ki diyorum. Cevabım; 'Hiç bir şey!' oluyor. Sadece ölümün yakınlığını ölüm gelmeden hissetmeye devam edeceğim, 'Ölmeden evvel ölünüz.' hadis-i şerifini sık sık anmam gerektiğini hatırlayacağım, bu kadar!

Birkaç alıntı;

İnsanlar gözleriyle görmediklerine niye kaybettik derler ki?

* İnsanlar ister dolma kalem, ister tükenmez kalem, ister bilgisayar kullanıyor olsunlar, en çok ayrılıkları yazıyorlardı.

* İnsanlar en gereksiz şeyleri konuşmaya çok hevesli olmalarına rağmen, sıra ölüme gelince büyük bir suskunluğa bürünüyorlar.

* En uygun ölüm zamanı, insanın öldüğü zamandır.

Keyifli okumalar demeyi isterdim, fakat bu kitap için 'idrak ede ede' okumalar diyeceğim..

Kediler Güzel Uyanır - Yekta Kopan

Çarşamba, Kasım 23, 2011

Yekta Kopan'ı hep okumak istemişimdir. Twitter'dan takip etmeye başladıktan sonra bu isteğim daha da arttı. Hazır imza günü varken Yekta Kopan okumaya başlamalıyım dedim. Çok isabetli bir karar vermişim :)

Kitap böööyle yağ gibi akıp gidiyor. Sayfalar uçuyor adeta. Ne zaman başlayıp, ne zaman bitirdiğimi anlamadım bile. Öykü okumanın güzel taraflarından biri bu olsa gerek.

Aşk mı? O da ne? , Geometri , Fil Mezarlığı bu üç öyküyü çok sevdim. Hele bir Matruşka vardı kiiiii. Off oofff. Ah be Gizem niye okumadın sen bu adamı daha önce? Büyük kayıp.

    Unuturum ben. Her şeyi unuturum. Duyduklarımı, okuduklarımı , kokladıklarımı, yaşadıklarımı, yaşattıklarımı...

   Kendimi okumaya vermem bu yüzdendir belki de. Bir kitap, içindekileri unuttuğunuz zaman size. (sayfa 108)

Arka Kapak:
"Beklenmedik bir anda, bir kitapla yaşadığın şaşırtıcı buluşma. Kütüphanede, rafta, çalışma masasında öylece durmakta, seni beklediğini bilmeden; zaten sen de farkında değilsin yaşanacakların. Karşılaşıyorsunuz. O senden daha cesur, sınırları yok. Sonrası kendiliğinden geliyor. Mutlusunuz. Hepsi bu."



Öyküler. Kısa öyküler. Çok kısa öyküler.


Yekta Kopan, edebiyatın en değerli parçası kısa öyküyü titizlikle işliyor. İnsanı derinden kavrayan yalın anlatımıyla hayatın tüm karmaşasını içinde taşıyan çekirdek zamanların resmini yapıyor. Cümleler, sözcükler hatta harfler, bu kitapta birer notaya dönüşüyor ve hayatın gizli ahengini sezdiriyor. Kediler Güzel Uyanır usta işi bir kitap

Nurdan Anneler

Haluk Nurbaki hocanın yine çok özel kitaplarından birisi nurdan anneler. Her müslüman bayanın mutlaka okuması ve kitaplığında bulunması gereken bir kitap. 140 sayfalık ince bir kitap içindeki bilgilere ise paha biçemiyorum. Haluk Nurbaki hocanın nurdan anneler üzerine yaptığı konferanstan derlenmiş bir kitap.
İçerisinde Hz. Esma annemizden başlıyor, sırasıyla Hz. Nesibe(r.a), Hz. Sümeyye(r.a), Hz. Amine (r.a), Hz. Hatice(r.a),  Hz. Fatıma(r.a), Hz. Aişe(r.a) ve Hz. Şeyma(r.a) yer alıyor. Hepsinin hayatından özelliklerinden kısaca sırlarından bahsediliyor. Ve mümin bayanlara nasıl olunması gerektiğini öyle güzel anlatıyor ki. Bizler ve kızlarımız ve bütün mümin bayanların bu annelerimizin özelliklerini taşımayı, onların gönül pencerelerinden girmeyi Allah(c.c) hepimize nasip etsin. Amin.
kitabın içinden kısaca tanıtım yapmak istedim ama hakkını vererek tanıtabileceğimi sanmıyorum, tanıtmaya kalksam bütün bir kitabı yazmam gerekecek burada. o yüzden sadece hz amine annemizin şiirini yazmak istiyorum.

Her doğan ölecek, her yeni eskiyecek
Her açan çiçek solacak, bütün zahirde
Var olan şeylerin hepsi Allah'a dönecek
Ben de öleceğim ama ebediyen kalacağım
Çünkü kainatın gözlerini açacak nur'u
doğurmak şerefini verdi Allah bana
İnanınız ki insanların yaşaması,
insanların Allah'a gidebilmesi için açılan bu caddenin tek sahibi Muhammed(s.a.v)'dir.
Benim namında ebedileşecektir.
yoksa bir varlık olarak ben de
diğer varlıklar gibi ecele mahkumum...

zahir

Pazartesi, Kasım 21, 2011

Sorunları olan bir yazar, eşinden boşanmak ister, eşide ona seyahate çıkmasını ve kitap yazmasını ister, birkaç yıl süren seyahet sonrasında bir kitap yazar çokta tutulur ve esthere tekrar döner. Ama şimdi gitme sırası esther'dedir. Çünkü onunda kendini bulmaya ihtiyacı vardır. Kitap aslında karakterlerin kendilerini bulma maceralarını anlatıyor.. esther kitap genelinde anlatılan karakterlerin hepsi ile bir şekilde bağlantılıdır, herkes estherde bir parça kendisini bulmuştur. estherin yokluğunda, kocası ve mikhail arasında da bir bağ oluşmaya başlar, ve bir süre sonra ikisi estehere bulmak için yola düşerler. fransadan kazakistana uzanan bir yolculuk.  320 sayfalık, 10 üzerinden 7 puan verdiğim bir kitap