Baş Kitabımız

Baş Kitabımız

Dostlarımız

Dostlarımız

Kütüphanemiz

Kütüphanemiz

Kitaplarımız

Kitaplarımız

İhsan Oktay Anar/Suskunlar

Perşembe, Nisan 24, 2014

Esselamu aleykum...

Enfes bir İhsan Oktay Anar kitabı daha okudum dostlar, çok seviyorum bu adamı. İnsanı nasıl da alıp götürüyor o mekanlara, insanlara, olaylara... Bir kere kitabı okurken hiç sıkılmıyorsunuz, bir film izler gibi bütün sahneler gözünüzün önünde sanki, öyle güzel anlatıyor... Kurgu ve detaylar yine harika. İhsan Oktay Anar okuyanlar bilir, insan hiç görmediği mekanları gözünde canlandırıyor, onun güzel betimlemeleriyle.

*''...Bilcümle İslam'ın necat ve saadet ve selametine pîrler, erenler, üçler, yediler, kırklar, göçenler demine devranına 'Hû' diyelim, Hûûû!...''

*''Senin buraya gelmenin sebebi sadece bizim 'Gel' dememiz değil, ayrıca onların sana 'Git' demeleri. Hiç kimseye 'kötüdür' deme. Aslında onlar, bilmeden iyilik eden insanlardır.''

*''Belli ki senin bizim lokmamıza ihtiyacın yok. Ama bizim sana ihtiyacımız var. Gel, soframıza şeref ver. Yemeğimizin tuzu, gözümüzün nuru ol. Gel soframıza! Gel!''

*''Kin şeytanın kahkahasıdır'' dedi.


Vesselam... Keyifli okumalar.

Ölüler Evinden Anılar

Çarşamba, Nisan 23, 2014

Uzak diyarlardaki kürek mahkumlarının hapishane yaşamlarını ve içerideki insan manzaralarını anlatır Ölüler Evinden Anılar.Çok uzaklara Sibirya'ya gidersiniz  her şeyden önce. Birbirinden farklı milletlerden, karma olarak bir araya gelmiş mahkumların gündelik yaşamlarını , hayat hikayelerini, suç işleme süreçlerini ve de farklı mizaç tasvirlerini dinleyip kendinizi hapishane içinde bulursunuz. 
Bu yüzdendir çoğu okuyucunun, " lahana çorbasından nefret ettim(mahkumlara sürekli verilen yemektir)" , "ayaklarımda prangalar varmış gibi hissettim" cümleleriyle kitabın içine ne kadar çekildiklerini ifade edişleri... Gerçekten de öyle,ilk sayfalardan itibaren sizi etkiliyor ve bitirdikten sonra da bir müddet hapishane yaşam düzenini unutamıyorsunuz. 


Dostoyeski'yi okumayı seviyorum... Her şeyden önce dili çok akıcı ve kendi kültürümüzden olmamasına karşın ruhunda bizim insanımızdan bir şeyler taşıyor gibi hissettiriyor hep... Suç ve Ceza yarım kalmıştı önceki senelerde, bundan sonraki hedefim kısa sürede ona başlamak :) 

Ve kitap paylaşımlarımızın geleneksel "alıntılar" kısmına geçecek olursak :

"Eğitim bile yeterince güvenilir bir ölçü sayılmaz.Bu talihsizlerin arasında cahil ama ince ruhlu adamlar tanıdım.Hapishanede bazen bir adamın yıllar boyu insanlıktan çıkmış , vahşi bir hayvan olduğunu düşünüp ondan iğrenirsiniz. Sonra bir an gelir adam, ruhunu çırıl çıplak bırakıverir; öyle bir zenginlik,duyarlılık ve sıcaklık,hem kendisinin hem de başkalrının acılarına karşı öyle bir farkındalık görürsünüz ki inanamazsınız.Bazen de tersine; eğitim kimi zaman vahşetle ve hayasızlıkla yan yanadır ; iyi niyetiniz bile buna özürler bulamaz."

" Beni yüzükoyun yatırdılar ve ayaklarımı dizlerimden yukarıya doğru bükerek örse koydular...
Kıdemli demirci,"Perçin,perçin,önce perçini döndürün..." diye emretti."Sıkı tutun şimdi çekiçle dövün..."
Prangalar yere düştü.Onları elime aldım...Son bir kez bakmak istiyordum.Şu ana dek onları ayaklarımda taşıdığımı düşününce içim tuhaf oldu.
Mahkumlar sert ama memnun bir sesle,"Tanrı sizinle olsun!" dediler.
Tanrı'nın yardımı bizimle olsun ! Ölüler evinden çıkış, yeni, özgür bir hayat...Ne muhteşem bir an ! "


Başka bir kitap paylaşımında görüşmek üzere dostlar :)

Martin Eden

Perşembe, Nisan 10, 2014

Martin Eden  kimdir ? diye sorarlarsa  şunu diyebiliriz :  O çılgın bir yazardır...

Aslında bir gemi işçisi olan Martin Eden'in yazar olma çabasını anlatan kitap, aynı zamanda son derece güçlü bir motivasyon kaynağı oldu benim için.

Nasır tutmuş elleriyle kaleme son haddinde bir gayretle  sarılışı,
İngiliz filozof Herbert Spencer hayranı bir pozitivist olmasına  rağmen bir burjuvanın kızına deli gibi aşık oluşu, 
dürüstlükten asla fire vermeyen erdemli yapısı,
Ve... ve daha anlatırsam size kitabı okumuş olmaktan farkı kalmayacağı için tüm bu yönleriyle Martin Eden, tanınması gereken bir kahraman demekle yetiniyorum sadece...

İlk kez Jack London okuyorum.Sanırım kötü bir çeviri olmasına karşın sade bir anlatım dili olduğunu tahmin ediyorum yazarın.Özellikle Martin Eden için klasikler arasında olduğu söyleniyor.Bu kitabı  şöhret olduğu bir dönem yazmış ve esas kız olan  Ruth yazarın gerçek hayattaki ilk aşkı Mabel isimli bir bayanı temsil ediyormuş, bu da kısacık bir dip bilgi olsun. 
Israrla tavsiye ettiğimiz çalışmalar arasında yer alabilir bu kitap rahatlıkla. 


Kitaptan bir alıntı eklemek gerekirse ;

"Ne kadar güzel konuşuyorsun" dedi kız farkında olmadan. Martin, O'nun kendisine meraklı gözlerle baktığının farkına vardı.
"Umarım konuşmasını öğreniyorumdur" diye kekeledi."İçimde söylemek istediğim o kadar çok şey var ki.Kimi zaman tüm dünya,yaşam, her şey içime girmiş de benden onların sözcülüğünü yapmamı istiyorlarmış gibi geliyor bana.Nasıl hissettiğimi anlatamıyorum.İçimdeki yüceliği duyuyor ama konuşmaya başladığımda bir çocuk gibi geveliyorum." 

Sanırım bazen Martin'le aynı şeyleri hissettiğimiz zamanlarım oluyor... 

Keyifli okumalar olsun dostlar, herkese sevgiler ...