Baş Kitabımız

Baş Kitabımız

Dostlarımız

Dostlarımız

Kütüphanemiz

Kütüphanemiz

Kitaplarımız

Kitaplarımız

Küçük Arı - Chris Cleave

Cumartesi, Temmuz 30, 2011

Her zaman aynı şey oluyor. Siz de güzel bir kitap okuduğunuzda kendinize ''neden bu kitabı bu kadar beklettim?'' diye soruyor musunuz? Ya da siz sevdiğiniz için herkesin o kitabı okumasını istiyor musunuz? Benim başıma sıklıkla geliyor bu durum. Bazen okunmak için sırasını bekleyen kitaplara bakarım ve sayfaların arasında beni nelerin beklediğini düşünürüm. Hangi ülkelere gideceğimi, hangi karakteri seveceğimi düşünmek beni heyecanlandırır. Bu sefer Nijerya ve İngiltere'deydim. Yanımda da Batman kostümlü, dört yaşında komik bir çocuk vardı.

Küçük Arı'yı aldığımda beni etkileyeceğini zaten biliyordum.Kapağındaki yorumdan bunu anlamıştım. ''Bir sonraki Uçurtma Avcısı'' yazıyordu ve sevdiğim kitaplar listesinde üst sıralardadır Uçurtma Avcısı. Kitabın ilk sayfalarında yapılmış çok fazla yorum var.Hepside çok iddialı yorumlar. Bu durumda beklentiniz daha fazla oluyor. En azından bende öyle oldu.

Yine de ben bu kitabı çok sevdim. Hem hüzünlendiriyor, hem de güldürüyor. Ama bu yazarın güldürürken düşündüreyim amacıyla yaptığı bir şey değil. Çok etkileyici bir bölüm okuyorsunuz ama orada öyle bir detay var ki ister istemez hafif bir kahkaha atıyorsunuz. Özellikle bizim şu küçük Batman'in geçtiği satırlarda. Tartışmasız kitabın en sevdiğim karakteri Charlie'ydi. Nam-ı diğer Batman:). Bilmiş bilmiş konuşmaları, inatçı halleri beni mest etti. Ve Batman! Sen olmasaydın bu kitabın hiçbir anlamı olmazdı. Çünkü kitapta ki en vurucu cümleyi sen kurdun.

''Barış ne demektir biliyor musun Charlie?''
Charlie kafasını salladı.
''Barış, insanların birbirlerine gerçek adlarını söyleyebildikleri bir zamandır.''

Charlie'nin bu cümlesiyle birlikte bir çok satırın, hatta paragrafın altını çizdim.Birkaçını paylaşmak istiyorum.

''..ölürken yara izi olmaz. Yara izi ''ben kurtuldum'' demektir.'' (syf21)

''Beynimin böyle korkunç ayrıntılarla dolu olmamasını dilerdim. Sadece ayakkabılar ve kırışık gizleyici kremlerle ilgilenen bir kadın olmayı isterdim.'' (syf 135)

''Macera nedir?Bu, maceraya nerede başladığınıza bağlıdır. Sizin ülkenizdeki küçük kızlar, çamaşır makinesi ile buzdolabının arasındaki boşluğa gizlenip, etraflarının yeşil yılanlar ve maymunlarla sarılı olduğu bir ormanda olduklarını hayal ederler. Ben ve ablam, yeşil yılanlar ve maymunlarla dolu ormanda bir boşluğa gizlenip, çamaşır makinemiz ve buzdolabımız olduğunu hayal ederdik. '' (syf 273)

''Uygar bir ülkede sizi bir tuşu tıklatarak öldürürler. Öldürme işi çok uzakta yapılır; uygarlığın kalbinde, bilgisayarlar ve kahve fincanları ile dolu bir binada.'' (syf 304)

Bir de kitabın sonunda yazarın yazmış olduğu bir cümle var ki.Bayıldım. Bunu da paylaşmadan edemeyeceğim. Tam bir mütevazılık örneği.Yazarımız şöyle demiş;

''Romanın bütün başarısı bana yardımcı olanlara, hataları ise bana aittir.''

Genel olarak etkileyici ve akıcı devam etse de sonunda istediğim tadı alamadım. Kitap o kadar güzel ilerliyordu ki son sayfayı okuduğumda tamamen afallayacağımı hayal etmiştim. Yine de bu kitaba haksızlık etmek istemiyorum. Bence çok güzel bir dille yazılmış, çarpıcı bir kitap. Sonunun beni tatmin edip etmemesi önemli değil.Ben kendi kafamda bir son canlandırdım bile. Ah biz kitap delileri, huyumuz kurusun hayal gücümüz çok geniş :) Öyle değil mi?

Arka Kapak:
Dokuz parmaklı bir kadın, kostümünü hiç terk etmeyen bir süper kahraman, kimlik buhranında aklını yitiren bir adam ve Nijeryalı bir göçmen; Küçük Arı.

Yaşamları acımasız bir şaka gibi kesişen karakterlerin size sunduğu sadece bir gülümseyiş; ama buruk bir gülümseyiş... Derken coşkulu bir kahkaha ve hemen ardından kalıcı bir sızı... Ve sonra daha büyük bir kahkaha.

Kitap, içinden hızla geçip gidilen bir duygu tüneli.

Bu kitabı okuduğunuzda herkese anlatmak isteyeceksiniz. Bunu yaptığınızda, lütfen neler olduğunu anlatmayın; çünkü bütün büyü, olayların akışında...


Roger Ackroyd Cinayeti - Agatha Christie

Pazartesi, Temmuz 25, 2011


İşten çıkmıştım, metroda eşimi bekliyordum. Biraz gecikecekti. Ben de ''ohh bu arada kitabımı bitiririm'' diye içimden geçirmiştim. Roger Ackroyd'u kim öldürmüştü? Sonunda öğrenecektim. Flora mı, Parker mı, Ralph Paton mu yoksa Miss Russel mi? Nihayet son sayfalara gelmiştim veeee Yenibosna metro durağı, Yenibosna metro durağı olalı bu kadar garip mimiklerle kitap okuyan birini görmemişti :) Bir Agatha Christie kitabını bitirmek için yanlış bir yer seçmiştim ama meraktan çatlamak üzereydim. Evde okuyor olsaydım sanırım daha büyük tepkiler verirdim.

Sevgili Thalassapolis tavsiye etmişti bu kitabı bana ve tavsiye ettiği her kitap gibi bu da çok güzeldi. Ben, kitap için muhteşem dediğimde, ''sonunu okumadan karar verme, bitirince muhteşem neymiş göreceksin'' dedi. Dediği çıktı :)

Agatha'nın bu kitapda yaptığına resmen ters köşe denir.Katili tahmin eden olmuş mudur hiç acaba?  Kitabı düşündüğümde nedense gözümün önüne şu görüntü geliyor. Agatha Christie, çok güzel bir masada kitabın sonunu yazmakta ve yüzünde ''sizi nasılda meraktan çatlatacağım ama '' der gibi hınzırca bir gülümseme.

Ben küçükken ''gludo'' diye bir oyun vardı.(adını yanlış hatırlıyor olabilirim) Tabu gibi kutu oyunlarından. Kuzenlerimle birlikte o oyunu oynamaktan büyük zevk alırdık. Aynı kitapda ki gibi bir ev, evin sahibi öldürülüyor ve kimin öldürdüğünü ipuçlarını takip ederek bulmaya çalışıyorsunuz. Okurken o oyunu oynuyormuşum gibi hissettim.Çok keyif aldım.

Roger Ackroyd Cinayeti, okuduğum üçüncü Agatha kitabıydı. Okumadıklarımı düşündükçe neler kaçırdığımı hissedebiliyorum. Bu kadına hayran olmamak elde değil. Aynı zamanda Poirot'ya. Ne komik adam. ''Ben size demiştim, ben her şeyi bilirim'' gibi cümleleri beni benden alıyor :) Mümkün olan en kısa zamanda birkaç Agatha kitabı edinmeli ve çok bekletmeden okumalı. Bu da kendime altı çizilmiş bir not.

Arka Kapak: King's Abbot köyündeki sakin yaşam bir anda altüst olur. Dul bir kadının şüpheli intiharı asılsız dedikodulara yol açar. Köy, ilk kocasını öldürdüğünü bilen biri tarafından kadına şantaj yapıldığı ve Roger Ackroyd'un onun gizli aşığı olduğu söylentileriyle çalkalanmaktadır. Fakat Ackroyd cinayete kurban gidince, tüm şüpheler ev halkının üstüne odaklanır. Kendini emekliye ayıran ve sebze yetiştirmek için King's Abbot köyüne yerleşen, Hercule Poirot, istemeden cinayete el koyar ve şeytani bir zekaya sahip katili yakalamaya çalışır. 

Bir Deliyle Evlendim

Esselamu aleykum..

Çok sevdiğim, tüm yazı ve kitaplarını ilgiyle takip ettiğim yazar Hekimoğlu İsmail/Bir Deliyle Evlendim. Kitap 156 sayfa, içeriği çok güzel. İnsan düşünüyor, imreniyor, kendini sorguluyor.. Müslüman bir erkek ve Hristiyan bir kadının Amerika'da evlenmeleri ve sonrasında yaşadıklarını anlatıyor. Sevdim ben bu kitabı da, herkesin kütüphanesinde olsun istedim. Azıcık alıntı da yapayım sizler için;


*"Canlılar içinde sadece insan din sahibidir. Hayvanlar canının istediği gibi yaşar, insanlar dinin istediğini yapar..."

*-Buda'nın heykeline tapanlar; Hindli'nin öküzüne secde edenler; parayı her şeyin üstünde tutanlar; zevklerini tatmin için başkasının gözyaşında yelken açanlar; herkes, ama herkes imanlıdır. Herkes mutlaka bir şeye inanmıştır, böylece iman eksi ve artı rakamlar gibi ikiye ayrılır... Allah'a müslümanca inanmak pozitif, diğerleri negatiftir.

*-Kadın ceket değil ki vestiyere asıp, gideyim. O vücudun bir parçası, onu nasıl koparıp, atayım?..

*-Zevklerini ve menfaatini helal daireye çekmeyen Müslüman İslamiyet'i yaşamıyor demektir...

Kitap böyle işte, tam bir sohbet tadında, her satırda durup düşünüyorsunuz, bazen gözyaşı da eşlik ediyor.. 

İki Dirhem Bir Çekirdek

Esselamu aleykum..

Kitap 212 sayfalık bir deyim ansiklopedisi gibi duruyor. Üstad günümüzde de birçok yerde kullandığımız, ancak çoğunun anlamından ve nasıl dilimize yerleştiğinden haberdar olmadığımız deyimleri ayrıntılı olarak araştırmış ve bizlere sunmuş. Şahsen deyimler hakkında çok fikir sahibi olan biri değilim, bu yüzden büyük keyif aldım ve faydalandım, ancak deyimler hakkında fikir sahibi olanlar belki sıkılabilir. 
 Ayrıca çoğu da kullanıldığının tam aksi anlamlara geliyor, hemde çok uzun olmadığından vakit kaybı olmaz diye düşünüyorum. Okunmasını öneririm. Geliş nedenini sevdiğim bir deyimi sizlere de aktarayım:

*Eli Kulağında
 Gerçekleşmesi pek yakın olan işler hakkında "(Henüz olmadı ama) eli kulağında!" deriz. Bu deyimin kaynağı Asr-ı Saadet'e, Bilal-i Habeşî'ye kadar uzanır. İslâmiyet yayılmaya başlayıp da Müslümanların sayısı artınca, namaz için onları bir araya toplamak üzere ezan okunmasını kararlaştırılmış ve sesi güzel olduğu için de Habeşistanlı eski köle Hz. Bilâl, bu vazifeye seçilmişti. Ne var ki Medine'deki müşrikler ve diğer dinlere mensup olanlardan bazı tahammülsüz insanlar, ezan okunurken sesi duyulmasın diye gürültü yapmaya, çocukları toplayıp Bilâl-i Habeşî ile alay ettirmeye başlamışlardı. Bunun üzerine Hz. Bilâl, ellerini kulaklarına tıkayarak ezan okumaya başladı. Bilâhare müezzinler, ellerini kulaklarına  tıkamayı bir tür Bilâl-i Habeşî sünneti gibi gördüler ve ezanı öyle okudular.
Eskiden birisi yanındakine,
-Ezan okundu mu, dediğinde, eğer vakit çok yakın ise,
-Okunmadı ama (müezzinin) eli kulağında; dermiş.

Peygamberimiz(s.a.v)'in Hayatı-1(Mekke Devri)

Cuma, Temmuz 22, 2011

Esselamu aleykum..  

Salih Suruç'un
Siyer ödülü dünya birincisi okan kitabı: Peygamberimiz(s.a.v)'in Hayatı. Kitabı patronumun elinde gördüm, sonrasında da bana önerdi ve okudum, şuan 2. cildi olan Medine Devri'ni arıyoruz, o da başkasına vermiş, nasipse okuyacağız inşâAllah.. Yazar, Efendimiz(s.a.v)'in hayatını anlatmaya çok öncesinden başlıyor, büyük büyük dedelerinin devrinden. Birçok bilmediğimiz ayrıntı üzerinde önemle durmuş, hepsi de çok önemli aslında... Kitapta Mekke devri ve Medine'ye hicretin başı işleniyor ve bitiyor, kalan kısım 2. ciltte.  Mutlaka okunması ve kütüphanelerimizde yer etmesi gereken eserlerden diye düşünüyorum. Kur'an-ı Kerim'in indirilişini, ayet ayet anlatıyor, hangi hadiseden sonra hangi ayet inmiş, içinize işleyecek ve onlarla yaşayacaksınız o atmosferi... Çok feyizli ve faydalı oldu benim için, tüm okuyanların anlamasını, uygulamasını ve başkalarına da aktarmasını dilerim.. Çok bahsi geçmeyen birkaç alıntıya yer vermek istiyorum.

*Cahiliye devrinde Arabistan Ahlaki durum;
-Üvey anne, babanın terekesi arasında ev eşyasıymış gibi oğula miras olarak intikal ediyordu.
-Bâzan da anneler, doğum yaklaşınca çukur kazdırırlardı, dünya'ya gözlerini açan yavru kız ise, hemen çukura atılır, üzeri toprakla örtülürdü.

* Mesele sadece "İman ettim" demekle bitmiyordu; imandaki sadâkat, samimiyet ve sabrının da ölçülmesi gerekiyordu!

*"Hiçbir şey  hakkında 'İnşallah...' demeden 'Ben bunu herhâlde yarın yaparım.' deme! Unuttuğun zaman Rabbini an, 'İnşallah...' de, 'Umulur ki Rabbim, beni daha yakın bir hayra ve muvaffakiyete erdirir.' de!" *

*Acaba , buna karşılık, kendilerine "insan" adını veren bir kısım kimseler, o Resul-i Zîşan'ı tanımazsa, ona iman etmezse, kuru ağaçtan daha edna, odun parçasından daha ehemmiyetsiz ve kıymetsiz olarak Cehennem'in ateşine lâyık olmazlar mı?

*"İnsanlardan, Allah'ın rızasını kazanmak için canını seve seve feda edenler var! Allah ise, kullarına karşı çok şefkatlidir."**

*Hz. Resulullah(s.a.v)'ın hicretine kadar şehir Yesrib ismini taşıyordu. Bu adı, buraya ilk gelip yerleşen "Yesrib" isimli Amerikalıdan aldığı söylenir. Ancak, bu kelimede "fesad" mânâsı bulunduğundan, Peygamber Efendimiz(s.a.v), bu ismi beğenmedi ve onu "Medine" diye değiştirdi.

Okunup, hayırla istifade edile inşâAllah...

*Kehf/23-24
**Bakara/207

Puslu Kıtalar Atlası

Perşembe, Temmuz 14, 2011

İhsan Oktay Anar'ın Puslu Kıtalar Atlası adlı kitabını okudum. Yazarın üslubunu çok sevdim, o karmakarışık karakterler bana Elif Şafak'ı anımsattı, bir daha sevdim. :) Kitap buram buram tarih kokuyor ve o güzel mekanlara farkında olmadan dalıyorsunuz.. İhsan Oktay Anar, tarihi, kurguyla harmanlamış. Özellikle osmanlı dönemi yaşantısına dair merakınız varsa mutlaka okuyun derim. Farklı, yani bizim duymaya alışkın olmadığımız terimler var kitapta, ben araştırıp öğrendim, iyi oldu :) Yazarın okumadığım diğer kitapları da mutlaka kütüphanemde en yakın zamanda yerlerini alacaklar ;) Ve sizler için sevdiğim birkaç alıntıyı aktarmadan geçmeyeceğim elbette;

* "Şehrin uykuda olduğu o anda bile, düşlerin görülüp kâbusların gerçekleştiği, şehzadelerin boğdurulup rüşvetlerin hesaplandığı, gizli ittifakların imzalanıp şerbetlere binbir çeşit zehirin katıldığı o anda bile, sarayda kutsal emanetlerin bulunduğu o odada yanık sesli bir hafız, kendisinden öncekilerin yüz altmış yıldır aralıksız kıraat ettiği Kuran'ı, vecd içinde gözlerini kapayarak kimbilir kaçıncı defa okuyordu..."


* "Macera ise büyük bir ibadettir; çünkü O'nun eserini tanımanın başka bir yolu olduğunu görebilmiş değilim..."

* "Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı..." 

* -"Çünkü bilgi tehlike ile ölçülür." -"Ne demek bu?" -"Bilgi doğru olmak zorundadır ve bilgin, hata yapmaktan ölümden korkar gibi korkar. Sizin bilginleriniz hata yapmaktan korkarlar mı?" -"Doğrusu bundan pek emin değilim. Ama önce ne demek istediğini iyice anlat bana." -"Şunu kastediyorum: Müneccimleriniz ya da medrese hocalarınız bir hata yaptıklarında sözgelimi cezaya çarptırılıyorlar mı? Hata yapmaktan korkmuyorlarsa belki de hatanın cezasından korkuyorlardır." -"Hayır onlara ceza çarptırılmaz. Çünkü onlara bilgin diye saygı duyarız." -"Öyleyse onların doğru düşünmeleri için yeterince şart yok demektir. Çünkü onlar doğru düşünseler de düşünmeseler de nasıl olsa saygı göreceklerini, tehlikeye düşmeyeceklerini bildiklerinden hatadan korkmazlar..." 

Koku

Salı, Temmuz 12, 2011


Şimdiden klasikler arasında yer alan bu kitap farklı konusuyla kendini gösterdiği aşikar.
Ancak yazdan mıdır, yoğunluktan mıdır, yoksa kitabın kendinden midir bilinmez bitirebilmem için yopun bir çaba sarfetmem gerekti. Sırada okumayı bekleyen kitaplarımı göz önünde tutarak azmettim, bitirecek gücü anca o şekilde kendimde buldum..

Uzun ve karışık cümleler zaten zor topladığım dikkatimin kaçıp gitmesine neden oldu. Bir sayfayı tekrar tekrar okuduğumu biliyorum.
Ancak kitabın çok seveni olduğunu, beğenmememin tamamen benimle alakası olabileceği bilgisini eklemekte yarar görüyorum.

Konusunu ise bahsetmekten özellikle kaçınıyorum. Varsa bir büyüsü bozulmasın diye.