Baş Kitabımız

Baş Kitabımız

Dostlarımız

Dostlarımız

Kütüphanemiz

Kütüphanemiz

Kitaplarımız

Kitaplarımız

Bir Maskenin İtirafları - Yukio Mişima

Cuma, Ağustos 19, 2011

Yukio Mişima, okumayı deli gibi istediğim bir yazardı. İntihar etmesi, eşcinsel olması, kitaplarında da bu konuyu sıklıkla işlemesi yani sıradışı bir yazar olması sebebiyle benim için okunası yazarların başında geliyordu. Bir Maskenin İtirafları'nın son sayfasını çevirmemle birlikte, listeye bir çizik daha attım :)

Daha önce belirttiğim gibi intihar eden yazarlara karşı bir saygım var. Onları hep ayrı tutmak istiyorum nedense. Mişima'nın intihar ettiğini okumuştum ama tekrar bir araştırma yaptığımda bu eylemi Hara - Kiri yaparak gerçekleştirdiğini öğrendim. Ah çok korkunç. Hatta başka bir anektod var ki, o da başka bir yazarın intiharıyla ilgili.Yasunari Kavabata! Kavabata'nın yaşamına son vermesiyle ilgili bir çok teori ortaya atılmış. Bunlardan biri de yakın arkadaşı olan Mişima'nın intiharından etkilenmesi. Tabii bu bilgi sayesinde Kavabata okuma isteğim katbekat arttı.

Bence Mişima okumaya başlamak için çok doğru bir kitap seçmişim. Çünkü kitap otobiyografik özellikler taşıyor. Ve iç dünyasını o kadar güzel anlatmış ki bütün gelgitlerini tam anlamıyla hissedebiliyorsunuz. Fakat hayalinde canlandırdığı cinsellikle ilintili kanlı sahneler ''bu nasıl bir adammış yahu'' diye düşünmeme sebep oldu. Sağlıklı herhangi bir insanın kuramayacağı hayallerdi çünkü.

Kitap yavaş ilerlese de sıkıcı değil. Daha önce Mişima okumadıysanız. Ben okuyun derim.

Neden her şey böyle yanlış bir düzen içindeydi?Çocukluğumdan beri kendime defalarca sorduğum sorular hep yenilenerek aklıma takılıyordu.Neden her şeyi bozmaya, her şeyi değiştirmeye, her şeyi geçiciliğe havale etmeye vazifelendirilmişiz böyle? Bu zevksiz görev, bütün dünyanın ''hayat'' diye tanımladığı şey miydi? Yoksa bir tek bana mı zevksiz bir görev gibi geliyordu? (sayfa130)


Arka Kapak:
Yukio Mişima, yalnızca Japon edebiyatının değil, dünya edebiyatının da en önemli, üzerinde en çok tartışılmış yazarlarından biri. Her yapıtıyla Japon ruhunu, bir yandan ürkütücü acımasızlığı, öte yandan sonsuz kırılganlığıyla dile getirmiş, müthiş gözlem gücüyle, derin, evrensel bir eser yaratmıştır. Bir Maskenin İtirafları, bu uçurum yazarın en ünlü romanlarından, otobiyografik özellikler taşıyan bir kült metin. Mişima, bir ergenin kendi bedeni üzerinden giriştiği yaşam ve ölümle hesaplaşma sürecini, insan zihninin en uçlardaki serüvenlerinden birine dönüştürüyor. Ölüm, kan ve intihar saplantısı, modern yaşamın reddi, eşcinsellik gibi temalar üzerinde yoğunlaşıyor, her satırıyla ürpertici bir yolculuğa çıkarıyor okurunu.

Hayalden Öte - faik Byrns

Pazartesi, Ağustos 15, 2011


Biz kitap bloggerları kitap almaktan, hediye etmekten, hediye edilmesinden çok hoşlanırız :) Hele yayınevinden bir kitap gelirse havalara uçarız :) Kargo poşetini öyle bir açarız ki gören yıllardır kitapsız kaldığımızı zanneder.

Bu güzel kitapta bana ElmaYayınevi'nden geldi. Fazlasıyla keyif alarak okuduğum bu kitapla tanışmamı sağladıkları için teşekkür ediyorum.

Gelelim Hayalden Öte'ye. Önsözü okurken Erdal Demirkıran'ın Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım kitabına benzer bir kitap okuyacağımı sanıp hayal kırıklığına uğramıştım. Yanıldığımı anlamam uzun sürmedi. Bir çocuğun hayatının nasıl değiştiğine en ince ayrıntısına kadar tanık oldum.

Faik Byrns'nın hayatı evlat edinilmesiyle tamamen değişiyor. İzmir'de başlayıp Dünya'nın çeşitli ülkelerinde devam eden bir hayat yolculuğu. Faik Byrns'ni okurken ( Faik Abi yazasım geliyor şu anda :) o kadar yakın hissettim kendimi ) kendine sorduğu soruları ben de yüksek sesle okuyup kendime sordum. Çoğu cevaplarını bildiğim, kendi dünyamda hallettiğim sorulardı ama Faik Byrns'nin gözünden sorgulamak farklı bir deneyim oldu benim için.

Aile, dostluk, din, iş hayatı konularında kesinlikle farklı bir bakış açısına sahip. Ve bu bakış açısına şahit olmak inanın çok keyifli. Yazarken fark ediyorum ki Faik Bey'in yaşadığı hayatın dışında, farklı çalışan beyni beni daha çok etkilemiş.

Çizdiğim satırlardan birkaçını paylaşmak ve dayanamayıp üzerine yorum yapmak istiyorum :)

Bence birçok şirket yönetimi, insan unsurunun en önemli varlıkları olduğunu şeklen kabul ediyor; bu aldatıcı görünümü sürdürmek için ''personel'' bölümlerini ''insan kaynakları'' bölümüne dönüştürüyorlar. Aslında tek yaptıkları, çalışanlarının enerji ve bilgisini sonuna kadar sömürmek, onları en zor koşullarda çalıştırıp tükenmelerine göz yummak, artık bir değerleri kalmadığında da gözden çıkarmak. (sayfa 11-12 )

Bu cümleleri  büyük firmalarda üst düzey yöneticilik yapan birinin kurması ne kadar acı. Ne yazık ki ülkemizdeki çoğu şirket böyle. Neyse ki ben şanslı çalışanlardan biriyim.:)

Başkalarına yönelik sevgimizde ve onları kardeşlerimiz olarak kabul edişimizde önemli olan ''kan bağı değil, kalp bağıdır''. (sayfa 14)


Hangimiz herhangi bir durumda kan bağımız olanların yanımızda olması gerekirken olmadıklarını fark etmedik ki?

Bazı çocuklar altın kaşıkla doğuyorlar, bazıları gümüş, bazıları bronz kaşıkla; ama biz tahta kaşıkla bile doğmamıştık. (sayfa 39)


Gerçek sevgi susmak ve örtmek mi, yoksa şeffaflığa kavuşturmak, gündeme getirmek ve uyarmak mı? (sayfa 285)


İşte tamamen cevaplayamadığım ve kafamı kurcalayan tek soru. Cevaplayabilecek miyim? Merak ediyorum.


Arka Kapak: 
Hayalden Öte sıra dışı olduğu için ilgi çekici, yazarının yorumları açısından düşündürücü bir özyaşamöyküsü.  Bu öykü, büyüğü on bir yaşında iki erkek kardeşin, varsıl bir aile tarafından evlat edinilmelerinden sonra hayatlarında meydana gelen büyük değişimi anlatıyor. Çocuklar, İzmir’in en yoksul mahallelerinin birinde sefalet içinde yaşıyorlardır. Onları evlat edinenlerse İzmir’deki Amerikan Konsolosu ve eşidir. Canını dişine takarak hayata tutunmaya çalışan küçük Faik Özyeşil, bir anda varsıl ve şefkatli bir ailenin korunaklı yuvasında güven içinde yaşayan Faik Byrns’e dönüşmüş, küçük kardeşiyle bu dönüşüme kolayca ayak uydurmuştur. Faik Byrns’ün bundan sonraki inişli çıkışlı yaşam serüveni de başlı başına ilginç. Bana daha da ilginç gelen, yazarın, sonradan ulaştığı yürek bağını önceki kan bağından üstün tutmasına karşın yaşamının büyük bir bölümünü geçirdiği, ekonomik sistemini beğendiği, yaşama biçimini benimsediği yeni ülkesi Amerika’da değil, doğduğu ülkenin kültürünü yeğleyip burada, Türkiye’de yaşamayı seçmiş olmasıdır.

Hikayeler - KAFKA

Cuma, Ağustos 12, 2011


Bir yazarı ilk defa okurken seçeceğimiz kitabın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış bulunmaktayım. Daha önce Değişim'i okumuş, hiçbir şey anlamamıştım. Keşke ilk önce Hikayeler'i okusaymışım. Böylece Kafka'yı daha iyi anlayabilirdim.


Kitapta Kafka'nın baskıya verdiği bütün kitaplar ve dergi ve gazetelerde yayımlanan birkaç yazısı bulunuyor.


Hikayeler'in ilk sayfasından son sayfasına kadar bambaşka bir alemdeydim. Kafka'nın arkadaşı Max Brod'la birlikte kaleme aldıkları ''Richard ve Samuel'' adlı romanın tadı damağımda kalan bir bölümü ve Gözlem adlı bölümdeki ayrıntılı anlatımlar muhteşemdi. Çok çok çok içime işledi bu kitap. İyi ki almışım.


Dedem şöyle derdi hep: '' Hatay, şaşılacak kadar kısadır. Şimdi belleğimi yokluyorum da, örneğin bir gencin ata atlayarak, mutsuz rastlantılar bir yana, mutlu bir akış izleyecek normal bir yaşam süresinin bile böyle bir şey için yetmeyeceğinden korkmaksızın, en yakın köye gitmeye nasıl karar verebildiğini anlamıyorum.'' (sayfa 93)


Hikayeler'i herkese tavsiye ediyorum, kitaplığımda böyle güzel bir eser olacağı için çok mutluyum diyorum ve susuyorum.


Bir dakika bir dakika ''evlenince görücem ben seni bakalım kitap okumaya vaktim kalıcak mı?'' diyenlere bir çift lafım var.


Okuyorum işte naaaaaabeeeerrr ? hhahahahaa :)


Tamam şimdi sustum :)


Arka Kapak:
Cem Yayınevi, çağımızın büyük yazarlarından Kafka'nın bütün eserlerini, Kamurân Şipal'in Türkçesiyle yayınlamaktadır. Bütün Eserler'de yazarın öyküleri (Bir Savaşın Tasviri, Hikayeler, Değişim, Taşrada Düğün Hazırlıkları), romanları (Dava, Şato, Kayıp / Amerika), mektup ve günlükleri (Ottla'ya ve Ailesine Mektuplar, Babama Mektup, Günlükler) ve Kafka'nın yaşamı ve sanatına ilişkin kaynak kitaplar (Kafka'da İnanç ve Umutsuzluk, Öbür Dava, Kafka ile Söyleşiler, Yaşam Öyküsü) bulunmaktadır. 


Hikayeler'in bu basımı Kafka'nın arkadaşı Max Brod'un hazırladığı Bütün Eserler'deki metin temel alınarak çevrilmiştir.

Peygamberimiz(s.a.v)'in Hayatı-2 (Medine Devri)

Perşembe, Ağustos 11, 2011

Esselamu aleykum ve rahmetullah..

İlk cildini severek okuduğum Peygamberimiz(s.a.v)'in Hayatı'nın ikinci cildini de an itibariyle bitirmiş bulunmaktayım :) Kitabın ilk cildinde Mekke devri ve hicrete kadar olan bölüm aktarılıyordu, ikinci ciltte ise Medine devri ve savaşlar var genel anlamda... İlk cilde nazaran daha uzun ve sürekli savaşların anlatılmasıyla da daha çok bilgi içeriyor. Yine ilk ciltte olduğu gibi hadiselerden sonra inen ayet-i kerimeler aklınızın bir köşesinde yer ediniyor. Mutlaka iki cildinde okunmasını ve kütüphanelere dahil edilmesini öneririm. Birkaç alıntı yapayım sizler için :)

* Efendimiz(s.a.v), sonra da bütün Müslümanlara şu umumî dersini verdi:

"Ey insanlar!.. Zamanla size gelip çatacak beş musibetten Allah(c.c)'a sığınırım:
-Bir kavimde çirkin hareketler yayılıp açığa vurulunca, şüphesiz, kendilerinden önce geçmiş kavimlerde görülmedik veba, acılar ve ağrılar onlar arasında ortaya çıkar!
-Bir kavim, ölçüde, tartıda eksiklik yaptı mı, muhakkak kuraklık ve kıtlık yıllarına, geçim sıkıntısına, hükümdar zulmüne uğrarlar!
-Mallarının zekâtını vermeyen kavimlerin, gökten yağan yağmurları kesilir!
-Allah(c.c.) ve Resûlü(s.a.v)'in ahdini bir kavim bozdu mu, muhakkak düşmanları onların üzerine salınır. Onlar da, kavmin el ve avuçlarındakilerden bir kısmını çekip alırlar!
-Bir kavmin idarecileri, Allah(c.c.)'ın Kitabına uygun hareket etmediler mi, Allah(c.c.)'ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyi onurlarına yedirmediler mi, o zaman Allah da onların arasına tefrika ve harb sokar!"

*"Ey nefsim!... Ben, seni kendime boyun eğdireceğim diye yemin ettim. Sen buna ya kendiliğinden razı olursun yada bunu sana zorla kabul ettiririm! Müslümanlar, toplanmışlar, bağırıyorlar. İçlerinden 'İnnâ lillah ve innâ ileyhi raciûn.' diyen ağlamaklı sesler yükseliyor. anladığım kadarıyla, sen pek Cennet'ten hoşlanmamış görünüyorsun! Yıllardır, hâlâ itminana ermemişsin! Ey nefsim, sen şimdi öldürülmezsen, daha hiç ölmeyecek misin ki?.. İşte, ölüm gelip çattı; arzu etmediğin halde!.. Eğer o iki kişinin yaptığını yapar, şehidliği tercih edersen, en isabetli işi yapmış olursun! Eğer gecikirsen, bedbaht olursun!"

*"İnsanların hayırlısı, atının veya devesinin sırtında yada iki ayağı üzerinde, son nefesine kadar Allah(c.c.) yolunda çalışan kimsedir! İnsanların en şerlisi de, Allah(c.c)'ın Kitabını okuyup ondan hiç faydalanmayan azgın kimsedir!"

Portobello Cadısı - Paulo Coelho

Çarşamba, Ağustos 10, 2011


Yaklaşık 15 dakikadır yazıp yazıp siliyorum. Ne yazacağımı bilemiyorum çünkü. Sevdim mi? Sevmedim mi? Karar veremiyorum.

Başlarda çok keyifli, değişik bir konunun içinde buldum kendimi. Bir sonraki sayfayı heyecanla bekledim. Ama bir süre sonra Athena'nın sürekli devam eden mutsuzluğu, arayışları, aradığını bulması, sonra ''ay yok bu değilmiş'' tavrı, içsel yolculukları bana nefes darlığı geçirtti adeta.

Kitapları milyonlar satan, okuyanların hayatını değiştiren Coelho'yu dünya üzerinde bir tek ben anlamıyormuşum gibi hissediyorum şu an. Lütfen biri bana öyle olmadığını söylesin.

''...Bu dünyada geçirdiğimiz zaman kutsaldır, her anı bir şölen gibi yaşamamız gerekir. 
 Bunun önemi tümden unutuldu. Artık dinsel bayramlar bile plaja, parka ya da kayak yapmaya gitmenin bir vesilesi oldu çıktı. Artık ritüeller yok. Sıradan işler en küçük bir kutsallık edinemiyor.'' (sayfa 23)

Arka Kapak:
Onu yakından tanıyan, belki de hiç tanımayan dostlarının ağzından kim olduğumuzdan emin olmasak da, kendimize karşı her zaman içten olma cesaretini nasıl ediniriz? 
Paulo Coelho, yeni romanı Portobello Cadısı'nda bu sorunun yanıtını arıyor. Portobello Cadısı, Athena adlı gizemli bir kadının öyküsünü, onu çok iyi tanıyan -ya da hiç tanımayan- yakınlarının ağzından anlatıyor. 
İnsanlar bir gerçeklik yaratıyorlar, sonra da kendi yarattıkları gerçekliğin kurbanı oluyorlar. Athena işte buna başkaldırdı ve bunun için büyük bir bedel ödedi... 
Heron Ryan, gazeteci 

Athena, duygularımı biraz olsun göz önüne almadan kullandı ve yönlendirdi beni. Hocamdı, kutsal sırları aktarmayı, aslında hepimizde var olan o bilinmeyen gücü uyandırmayı üstlenmişti. O yabancı denize atıldığımızda, bize yol gösterenlere körü körüne güveniriz, çünkü bizden daha fazla bildiklerine inanırız... Andrea McCain 
Tiyatro Oyuncusu 

Athena'nın en büyük sorunu,21. yüzyılda yaşayan bir 22. yüzyıl kadını olması ve bu gerçeği hiç gizlememesiydi. Bir bedel ödedi mi? Kuşkusuz, ödedi. Ama coşkuyla taşan gerçek benliğini bastırsaydı, çok daha büyük bir bedel ödeyecekti. Durmadan 'başkaları ne der' diye kaygılanan, kırgın ve mutsuz biri olacaktı... 
Deidre O'Neill, Edda diye biliniyor 

NAMAZIN SIRLARI

Salı, Ağustos 09, 2011

Onk.Dr. Haluk Nurbaki, hocanın eserlerinden birisi Namazın Sırları. 76 sayfalık oldukça ince bir kitap. Kitabın içeriği namaza hazırlık ile başlıyor, sırası ile Ezan, Abdestin Sırları, yüzeyden derinlere doğru namaz, gerçek namaz, evrendeki sır ve onu açan fatiha anahtarı gibi konu başlıklarını ele alıyor. Haluk Nurbaki hoca tasavvufi konuları bilimsel açıklamalarla oldukça güzel anlatıyor. Faydalı bir kitap olduğunu düşünüyorum. İyi okumalar..
Dürr-i Yekta..

tanrı sana küsmedi...

Cuma, Ağustos 05, 2011

senai demirci, yusuf özkan özburun'un birlikte yazdıkları, 137 sayfalık ince bir kitap.allah c.c ile sanki iletişimimizi koparmışız gibi hissettiğimiz zamanlarda, yalnız, terk edilmiş, tabiri caizse dibine vurduğumuz zamanlarda, el açıp rabbim diye yalvarırız o an hatırlarız ya rabbimizi, bu kitap ise rabbimizin her an bizimle olduğunu, bize ne kadar değer verdiğini, önemsediğini 40 ayrı başlık ile senai demircinin yazılarına da yansıyan sakinliği ile anlatan bir kitap.
itiraf edeyim bu kitap yaklaşık 20 gündür elimde 106. sayfaya ancak gelebildim, çoğu bildiğimiz ama fark edemediğimiz yada görmezden geldiğimiz şeyleri yazıyor. Kitaptan bazı başlıklar şu şekilde;
  • tanrı bu dünyaya razı olmana razı olmaz
  • tanrı hep suçluluk duygusu ile yaşamanı istemez
  • tanrı seni yüz üstü bırakmaz
  • tanrı seni yalnız bırakmaz
  • tanrı senden umud kesmes
  • tanrı seni sıradan görmez.
Kitapta beni rahatsız eden tek nokta sürekli tanrı kelimesinin geçmesi,  ona hala anlam vermiş değilim. Okunabilir bir kitap. Fiyatı 7,5 tl bu arada :) İyi okumalar

Gri Hikayeler - Göksel Bekmezci

Perşembe, Ağustos 04, 2011

Yitik Ülke Yayınları'nın kurusucusu Kadir Aydemir isteyene hediye kitap seti göndermişti vakt-i zamanında. Ben üç-dört kitap olacağını zannederken kargo poşetinin içinden tam yedi kitap çıkmıştı :) Kitapların birkaçını okudum fakat şiir kitapları olduğu için ve ben de şiirden pek anlamadığım için burada yayınlamadım.

İtiraf ediyorum Gri Hikayeler' e başlarken tereddüt ettim. Göksel Bekmezci ' yi tabii ki duymuştum fakat hiç okuma fırsatım olmamıştı. E iyi ki okumuşum diyorum şimdi. Başlarda bön bön satırlara bakarken birkaç bölüm sonra kitabın tadına varmaya başladım. O nasıl güzel satırlar öyle. Kalemim elimde ha bire satırların altını çiziyordum. Hatta bazı bölümlerin tamamını :) Bir ara yazarın Eski Cesetleri 'ni temin etmeliyim.

 '' -bir rüya gördüm. masmavi bir bayram sabahıydı.
ilkin köpeklerim kesilmeye başlandı.
sonra sevgililerim.. şiirlerim..
her şey başları gövdelerinden ayrılarak tanrı'ya adanıyordu..
ve herkes kendini kesti sonra birer ikişer..
- yeryüzü azrail'in atıklarıyla dolu. hüznün açık kalmıştır..
- ... tanrı, acil kan aranıyordu damarlarıma! ''
sayfa 34


''kalbimi bir nakliyat şirketine
bağışlayacağım.bilmiyorsun ki,
boşluğun senden çok daha
kilolu ve taşımak o denli zor.
hafifletecek tek bir sebebin yok.
boşanmaz mıyım tek celsede
kendimden ben de..''
sayfa 36

Tamamını çizdiğim yerleri de paylaşmak istiyordum aslında ama doğru olmaz sanırım. Eğer bu kitabı alırsanız ''söz yaşartıcı bomba'' ve ''kalbim terliyor'' u benim için iki kere okuyun :)




Arka Kapak:
kapmada başarılı kaçmada yaralı bir aç gibi
uzanırken hayatın doludizgin damarlarına,
seni özlemenin uzun bir cümle olduğu bu kısa satırda
evet evet, mektubunu yeni açmış okuyucular için
tekrar tekrar yazmak seni özleyebilmeyi kısaca defalarca bu satırda
-ki ah bir bilsen ameliyatla aldıramadığım bu hissi,
bu hissin ardında bıraktığı tanrısal sisi-
ve aynı satırla kesip atmak yüzük parmaklarını tüm yeryüzünden..
kesip yanına bir de yanmış bir orman iliştirip
resmi sevişmene paketleyip göndermek bir gece sana..
yolları tıkalı itfaiye araçlarınca..