Hayalden Öte - faik Byrns
In KitapDelisiGizemPazartesi, Ağustos 15, 2011
Biz kitap bloggerları kitap almaktan, hediye etmekten, hediye edilmesinden çok hoşlanırız :) Hele yayınevinden bir kitap gelirse havalara uçarız :) Kargo poşetini öyle bir açarız ki gören yıllardır kitapsız kaldığımızı zanneder.
Bu güzel kitapta bana ElmaYayınevi'nden geldi. Fazlasıyla keyif alarak okuduğum bu kitapla tanışmamı sağladıkları için teşekkür ediyorum.
Gelelim Hayalden Öte'ye. Önsözü okurken Erdal Demirkıran'ın Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım kitabına benzer bir kitap okuyacağımı sanıp hayal kırıklığına uğramıştım. Yanıldığımı anlamam uzun sürmedi. Bir çocuğun hayatının nasıl değiştiğine en ince ayrıntısına kadar tanık oldum.
Faik Byrns'nın hayatı evlat edinilmesiyle tamamen değişiyor. İzmir'de başlayıp Dünya'nın çeşitli ülkelerinde devam eden bir hayat yolculuğu. Faik Byrns'ni okurken ( Faik Abi yazasım geliyor şu anda :) o kadar yakın hissettim kendimi ) kendine sorduğu soruları ben de yüksek sesle okuyup kendime sordum. Çoğu cevaplarını bildiğim, kendi dünyamda hallettiğim sorulardı ama Faik Byrns'nin gözünden sorgulamak farklı bir deneyim oldu benim için.
Aile, dostluk, din, iş hayatı konularında kesinlikle farklı bir bakış açısına sahip. Ve bu bakış açısına şahit olmak inanın çok keyifli. Yazarken fark ediyorum ki Faik Bey'in yaşadığı hayatın dışında, farklı çalışan beyni beni daha çok etkilemiş.
Çizdiğim satırlardan birkaçını paylaşmak ve dayanamayıp üzerine yorum yapmak istiyorum :)
Bence birçok şirket yönetimi, insan unsurunun en önemli varlıkları olduğunu şeklen kabul ediyor; bu aldatıcı görünümü sürdürmek için ''personel'' bölümlerini ''insan kaynakları'' bölümüne dönüştürüyorlar. Aslında tek yaptıkları, çalışanlarının enerji ve bilgisini sonuna kadar sömürmek, onları en zor koşullarda çalıştırıp tükenmelerine göz yummak, artık bir değerleri kalmadığında da gözden çıkarmak. (sayfa 11-12 )
Bu cümleleri büyük firmalarda üst düzey yöneticilik yapan birinin kurması ne kadar acı. Ne yazık ki ülkemizdeki çoğu şirket böyle. Neyse ki ben şanslı çalışanlardan biriyim.:)
Başkalarına yönelik sevgimizde ve onları kardeşlerimiz olarak kabul edişimizde önemli olan ''kan bağı değil, kalp bağıdır''. (sayfa 14)
Hangimiz herhangi bir durumda kan bağımız olanların yanımızda olması gerekirken olmadıklarını fark etmedik ki?
Bazı çocuklar altın kaşıkla doğuyorlar, bazıları gümüş, bazıları bronz kaşıkla; ama biz tahta kaşıkla bile doğmamıştık. (sayfa 39)
Gerçek sevgi susmak ve örtmek mi, yoksa şeffaflığa kavuşturmak, gündeme getirmek ve uyarmak mı? (sayfa 285)
İşte tamamen cevaplayamadığım ve kafamı kurcalayan tek soru. Cevaplayabilecek miyim? Merak ediyorum.
Arka Kapak:
Hayalden Öte sıra dışı olduğu için ilgi çekici, yazarının yorumları açısından düşündürücü bir özyaşamöyküsü. Bu öykü, büyüğü on bir yaşında iki erkek kardeşin, varsıl bir aile tarafından evlat edinilmelerinden sonra hayatlarında meydana gelen büyük değişimi anlatıyor. Çocuklar, İzmir’in en yoksul mahallelerinin birinde sefalet içinde yaşıyorlardır. Onları evlat edinenlerse İzmir’deki Amerikan Konsolosu ve eşidir. Canını dişine takarak hayata tutunmaya çalışan küçük Faik Özyeşil, bir anda varsıl ve şefkatli bir ailenin korunaklı yuvasında güven içinde yaşayan Faik Byrns’e dönüşmüş, küçük kardeşiyle bu dönüşüme kolayca ayak uydurmuştur. Faik Byrns’ün bundan sonraki inişli çıkışlı yaşam serüveni de başlı başına ilginç. Bana daha da ilginç gelen, yazarın, sonradan ulaştığı yürek bağını önceki kan bağından üstün tutmasına karşın yaşamının büyük bir bölümünü geçirdiği, ekonomik sistemini beğendiği, yaşama biçimini benimsediği yeni ülkesi Amerika’da değil, doğduğu ülkenin kültürünü yeğleyip burada, Türkiye’de yaşamayı seçmiş olmasıdır.
Related Posts:
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Kelam Edilmiş...:
Yorum Gönder
Bir katkıya 'HAYIR' demeyiz... :)