Baş Kitabımız

Baş Kitabımız

Dostlarımız

Dostlarımız

Kütüphanemiz

Kütüphanemiz

Kitaplarımız

Kitaplarımız

Nietzsche Ağladığında / Irvin D. Yalom

Çarşamba, Ocak 25, 2012


http://cafeyasam.blogspot.com'dan alıntıdır (:

Nietzsche Ağladığında / Irvin D. YALOM

Yayınevi: Ayrıntı Yayınları

İngilizce'den Çeviri: Aysun Babacan

374 sayfa

33. Basım

1993 basımından 1996'da Türkçe'ye çevrilmiş.

               ~          ~          ~ 

Minik ama sıcak bir havası olan, sahibine inatla içine gireni kavrayıveren bir kitapçıda el salladı bana.. 
Sanırım yerlerin ahşap oluşu ve kitapların 'U' şeklinde kitapevine sıralanmış olması da sıcaklığının arkasında yatan nedenlerden. Sahi, yerler gerçekten de ahşap mıydı? Bana o hissi veriyor olması da yeter aslında.
Aslına bakarsanız sahibesi de iyi biri bence. Ancak sadece ilk duruş ve değişen anlık tepkimeleri insanı biraz ürkütüyor.
Nerede kalmıştık? Ah, evet Nietzsche Ağladığında diyorduk. 
Nietzsche, pek de ilgi alanımda değildi, çünkü hiç araştırmadım; fikrim yoktu. İnsanın fikrinin olmamasıyla ilgi alanında olmaması çok zıt şeyler aslında değil mi? Bir şeyin ilgi alanınızda olmaması için o şey hakkında en azından minik bir fikir sahibi olmanız gerekir.
Konu yine dağıldı. Nietzsche demiştim. I. Yalom'un kitabı, takip ettiğim bloglarda sıkça rastladığım, okuma listeme eklemeyip zihnime yerleştirdiğim bir kitaptı.
Bir solukta okumanıza izin vermeyecek, tek tek zihninize işleme arzunuzu uyandıracak bir kitap.
Bol zihin jimnastiği ve iç dünyanıza doğru serin bir tur düzenlemeye hazır olun. Çünkü karşınıza Yalom'un anlatımıyla, gerçek 'şey'lerin yorum katılmış 'kurgu'su var. Düşünmeyi seviyorsanız aynen ben gibi çenenizin düşeceği garantisi de cepte üstelik.
Bırakalım da kitabın konusunu arka kapak anlatsın ...

~ Yoğun ve sürükleyici olan yeni bir düşünce romanı sunuyoruz: Nietzsche Ağladığında. Edebiyatla da düşünülebileceğini gösteren müthiş bir örnek.

Sahne
Psikanalizin doğumu arifesindeki 19.yüzyıl Viyana'sı. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk.

Aktörler
Nietzche: Henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof. Yalnızlığı seçmiş. Acılarıyla barışmış. İhaneti tatmış. Tek sahip olduğu şey, valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar. 
Karısı, toplumsal görevleri ve vatanı yok. İnzivayı seviyor. Tanrıyı öldürmüş. 'Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır,' diyor. Daha sonra 'kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?' diyecek. Ümitsiz. 
Breuer: Efsanevi bir teşhis dehası. Ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor. Psikanalizin ilk kurucularından. Kırkında, bütün Avrupalı sanatçı ve düşünürlerin doktoru olmayı başarmış. Güzel bir karısı ve beş çocuğu var. Zengin. Saygın. Hayatı boyunca 'ama' pozisyonunda yaşamış biri.
Freud: Breuer'in arkadaşı. Henüz genç. Geleceği parlak. Şimdi yoksul. 
Salomé: Erkeklerin başını döndüren kadın. Çekici. Özgür. Evliliğe inanmıyor.
Bazen aynı anda birçok erkekle beraber oluyor. Sanatçıları ve düşünürleri tercih ediyor. Kırbacı var.

Konu
Ümitsizlik.

Birgün, erkeklerin başını döndüren kadın, Salomé Nietzsche'den habersiz Breuer'e gelir. 'Avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, Nietzsche ümitsiz. Ona yardım edin,' der. Breuer Salomé'yi tekrar görebilmek umuduyla 'peki' der.
Ve varoluşun kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar...
Kendisiyle ve hayatla yüz yüze gelmekten çekinmeyenlere...

Bıçak Sırtı - Tess Gerritsen

Perşembe, Ocak 12, 2012

Tess Gerritsen. Gerilimin kraliçesi. Kitap kulübümüzün Tess Abla'sı. Biz onu çok seviyoruz kulüpce. :)

Bu sert kapaklı kitapları, Martı Yayınları Tess Gerritsen'ın imza günü için basmış. Stantda ki adamın yalancısıyım :) Hem de indirimliydi. Biz de bu fırsatı kaçırmadık tabii. Böyle kitapları okumak daha rahat oluyor sanki. Masaya koyduğunuzda elinizle tutmanız gerekmiyor.

Tess Abla yine insanı gerim gerim geren bir kitap yazmış. Özellikle uyumadan hemen önce okuduğumda gerilmeye rüyamda da devam edebiliyordum. Heyecandan kalbimin pır pır attığı, sayfanın sonuna bakmamak için kendimi zor tuttuğum, sayfaları alelacele çevirdiğim bir kitaptı Bıçak Sırtı.

Ayrıca katili yine tahmin edemedim. Bende mi var bir yeteneksizlik anlamıyorum. Polisiye/gerilim kitaplarında katilleri hiç bilemiyorum.

Neyse siz benim bu yetersiz yorumuma bakmayın. Tess Gerritsen okumaya devam edin. Bu kadın daha çoook döktürecek.

Arka Kapak:

Hangisi daha korkunç?
Sevdiğiniz birini mi kaybetmek, yoksa uğruna her şeyden vazgeçmeye hazır olduğunuz hayallerinizi mi?

Mesleğinin henüz başlarında, genç bir doktor olmasına rağmen başarılarla dolu, kusursuz bir sicile sahip olan Kate, en son girdiği ameliyattan hem sevdiği bir insanı hem de gelecek hayallerini masada bırakarak çıkar. Sorunsuz olması beklenen ameliyat, anlaşılmaz bir şekilde tam bir kâbusa dönüşmüştür ve önce hastanın yakınları, sonra da hastane yönetimi bu kâbustan Kate’i sorumlu tutmaktadır. Öte yandan, bütün bunlardan habersiz ortaya çıkan bir katil, elinde bir liste, hastane personelini teker teker avlamaya başlar ve onu gören, elinden kurtulan tek insan olarak Kate bu listenin en tepesinde yer almaktadır.
Bütün oklar ona çevrilmişken, bütün deliller ve zaman onun aleyhine işlerken Kate, hem ensesinde nefesini hissettiği acımasız bir katilden kaçmak hem de kaybetmeye mahkum göründüğü bir davayı çözüme ulaştırmak zorundadır.


Aşk-ı Sükun

Salı, Ocak 03, 2012


"Oysa benim dünyam kıskançlıktan azadeydi. Neyi niçin kıskanacaktım ki?
Kıskançlık kadere razı olmamaktı, kendine verilen yazgıya itirazdı. Ben rabbimin bana verdiğine de razıydım, başkasına verdiğine de razıydım. Rabbinin bir kuluna verdiğini, diğer kulunun kıskanması rabbe karşı edepsizlik değil miydi?"

Kitap Hz Hacer validemizden yaşadıklarını anlatıyor. Son derece hassas ve güvenilir kaynaklı anlatıldığı için gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz, hatta okumalısınız.
İnsana çok şey katacak, çok düşündürecek, hayran bırakacak bir yaşam, sonsuz bir teslimiyet öyküsü.

ayet-el kürsi yorumu

Ayet-el Kürsi ile ilgili daha önce bir çok sohbet dinlemiştim. Baş ucu yazarlarımdan olan Onk. Dr. Haluk Nurbaki hoca'nın da bu konuyla ilgili kitabını bulunca almamak imkansızlaşıyor. 63 sayfa oldukça ince bir kitap, kitap içerisinde 7 bölüme ayrılmış, bunlar ;
* Tevhid bölümü
*hayyul kayyum esmaları'nın izahı bölümü
*ilahi kudretin azameti karşısında varlıkların temel tanımı
*aliyyül azim bölümü
*ayetin enfusi mesajları
*ayet-el kürsinin imanı koruyan sırrı
*ayet-el kürsinin ibadet ve zikr sırrı

Haluk Nurbaki hoca bu kitabında da ayetleri kuantum fiziği ile bütünleştiriyor, evreni bir kez daha şükür ederek  düşünmeye başlıyorsunuz.
Kitaptan küçük bir alıntı  şu şekilde;

 ayeTel kürsinin günlük yaşamımızdaki önemli uygulama hikmetleri ;
1-imanda, ibadette bir zaafa düştüğümüz zaman mutlaka ayet el kürsi okuyarak en büyük tehlikeden kurtulmalıyız. O'nun mealini de çok iyi bilmemiz, nefsin bizde yaratmak istediği putları yıkacaktır.
2-sırf zikir amacıyla gönlümüzü tevhid zevki ile şenlendirmek için sık sık ayet el kürsi okumalıyız
 3-kendimizin yakınlarımızın ve  de düşman şerrine düşen kardeşlerimizin her türlü şerden kurtulması için ayet el kürsi okumalıyız
 4- tevhid zikri ya da allah hayy zikrine başlarken yine ayet el kürsi okumalıyız
 5- namazdan sonra tesbih öncesi mutlaka ayet el kürsi okumalıyız
 6- özellikle kadere karşı bir saygısızlık gösterdiğimiz zaman, önce ayet el kürsi okuyup sonra tövbe istiğfar etmeliyiz.
7- ve nihayet hastalanınca ya da ciddi bir ızdıraba  düşünce fatiha ile birlikte ayet el kürsi okumalıyız.

Ayetel kursi hakkında efendimiz sav bir hadisinde yatağa girdiğinde ayetel kürsi'yi oku, allah tarafından senin için (sabaha kadar) sürekli yanında kalan bir koruma verilir ve sabaha kadar şeytan sana yaklaşmaz. (Buharî, Fezailu’l-Kur’an, 10) buyuruyorlar.

Kapak Kızı - Ayfer Tunç

2012'nin ilk kitabı. Yılın ilk kitabının Kapak Kızı olmasından son derece mutluyum. Kendimce okumayı çok istediğim bir kitapla başlarsam öyle devam eder diye düşündüm :)

Ayfer Tunç'u okumayı çok istiyordum. Gerçi liseye giderken (sanırım 2002) ''Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek'' adlı kitabını okumuştum. Sonra  o kitabımı bir arkadaşıma vermiştim. Geri vermemişti. :(

Kapak Kızı sayesinde Ayfer Tunç ile yeniden tanışmış oldum.

Offf valla ben bile yazarken sıkıldım. Sizin de bu yazıyı okurken sıkılmanız muhtemel.

Kitabı çok sevmeme rağmen hakkında bir şey yazasım gelmiyor şu anda. Kitabın çok da önde olmayan karakterlerinden Hakan'ın bende bıraktığı etki yüzünden olabilir. Bu zamanda kadar benimle aynı durum içerisinde olan bir karakterle tanışmamıştım. Aynı dertten muzdarip iki kişi; Hakan ve ben.

Hani o bir karara varmış olsa, ben de o kararı verebilirim. O kadar. Ama nerede bizde o yürek? Bir de üstüne Ersin, Hakan'ın yapamadığını yapmasın mı kitabın sonunda? Çıldıracaktım. Zaten son zamanlarda karakterlere gıcık oluyorum (bkz. Hacime  ). Onların yüzünden asıl konuya odaklanamadım. Kapak Kızı'na yani.

Yeşil Peri Gecesi'nde karşıma çıkmamanız ümidiyle, siz iki gıcıkla vedalaşıyorum. Güle güle beyler.

Sonuç olarak şunu söyleyeyim; Kapak Kızı, diliyle, konusuyla, karakterleriyle, her şeyiyle okunası.

''İşini iyi yapan, iyi yaparken çok sıkılan, ama yine de belirlenmiş hedefe ulaşmadan hayatını değiştirmeyi düşünmeyen insan. Yolun bir kısmı katedildiğine göre, geri dönmek zarar getirirdi artık. (Sayfa 35)


''O, yavaşça odaya girerdi. Uyuduğumu sanırdı. Usulca alnımı okşar, öper, giderdi. Hırsımı ondan çıkardığımı, güzel yüzünü kan içinde bıraktığım gecelerin sabahında bile. Ama bir sabah, yine gelmesini, alnımı okşamasını, usulca öpmesini beklerken, çıt diye kapandı kapı. Beni öpmeden gitti. O zaman her şeyin bittiğini anladım. Ateş söndü.'' (Sayfa 102)


''Yazarlar sıradan sandığımız insanları evirip çevirirler, başka bir gözle bakarak onlardan yeni insanlar yaratırlar. Bu yeni gözle biçimlenmiş insanlar, artık bizim için sıradan değildirler, birer kahramandırlar. Gerçek hayatta da gizli bir elin onları alıp yeniden biçimlemesini isteriz. Bir el, deriz, bizi de biçimlese, biz de kendi hayatımızın kahramanı olsak. O el kendi elimizdir oysa.'' (Sayfa 109)


Arka Kapak:
Karlı bir kış günü, Ankara’dan İstanbul’a giden bir trenin yemek vagonu. Birbirini tanımayan üç kişi; bankacı Ersin, radyo programcısı Selda ve yemekli vagonun garsonu Bünyamin. Kapak Kızı, işte bu üç kişinin romanı. Ama aynı zamanda orada olmayan bir başkasının; bir dergide çıplak fotoğrafları yayınlanan Ayın Kızı Şebnem’in. Trenin saatlerce yolda kaldığı, bir yolcunun öldüğü bu uzun yolculukta, roman kahramanları, birbirleriyle, Şebnem’in fotoğrafları aracılığıyla yüzleşirler. Ancak bu zihinsel yüzleşme giderek kimin kimi yargıladığı belli olmayan bir hesaplaşmaya dönüşür. Ayfer Tunç, ilk kez 1992 yılında yayınladığı Kapak Kızı’nı ‘zemin aynı zemin, inşa aynı inşa’ olmak kaydıyla yeniden yazdı. Roman, bedensel çıplaklığı, kahramanlarını farklı nedenlerle sarsan bir travma olarak ele alıyor. Aile, hayat, aşk, kıskançlık, güzellik ve ahlak kavramlarını, alışılmış yorumların tuzağına düşmeden işliyor. Bunaltıdan ikiyüzlülüğe, anıların masumiyetinden yaşamın gerçeklerine uzanan soruların kuşattığı bu roman, aslında bütün soruları içeren tek bir soru soruyor: Kim daha çıplak?