Baş Kitabımız

Baş Kitabımız

Dostlarımız

Dostlarımız

Kütüphanemiz

Kütüphanemiz

Kitaplarımız

Kitaplarımız

Nazan Bekiroğlu/Nar Ağacı

Perşembe, Şubat 27, 2014

Esselamu Aleykum..


Nar Ağacı öyle güzel bir kitap ki, onunla alakalı ne söylesem az, eksik kalacak...

Nazan Bekiroğlu'nun en sevdiğim/seveceğim kitabı bence bu. Hiç sıkılmadan bitirdim kitabı, akıcı ve duru bir anlatımı var sevgili Nazan Bekiroğlu'nun. Betimlemeler öyle güzel ki, hiç görmediğim şehirleri, hatta ülkeleri geziverdim birkaç gün içerisinde. Kitapta savaş ve muhacirlik dönemleri de anlatılıyor. İçim çok acıdı, yutkunarak, gözlerim dolu dolu okudum bazı bölümleri. Ve tabi aşk var, çok aşk hem de... Kitap bittiğinde insanın içinde kocaman bir boşluk oluyor. Bitti mi yani diyorsunuz, bitmesini hiç istemeyerek..

Bu kitabı/hanımefendiyi okuyun okutun dostlar.

*Geçmişi bizim için manalı kılan şey, ona bugünden bakıyor olmamızla alakalıydı.
*Yaradan kusursuz kurmuştu endazesini, yaradılış mükemmeldi.Ama kul kısmı dünyayı eğriltmekle kalmadığı gibi bu eğrilikten dolayı rahatsızlık da duymuyordu.
*Bilerek ve isteyerek kimseye bir kötülüğünün dokunmadığı muhakkaktı ama o bilmeyerek ve istemeyerek de olsa kimseye bir fenalığı dokunmuş mu, bunun hesabındaydı.
*İnsanları Türk, Kürt, Ermeni, Sırp, Yunan, Rum... Nasıl birbirinden ayırıyorsunuz? Takvaca üstün olanın en hayırlı olduğunu, Yaradan nezdinde Arap'ın Arnavut'a, Türk'ün Acem'e bir üstünlüğü olmadığını bilmiyor musunuz?
*Ama bu devleti bu hale koyanlar İbrahim değildi ki, gökten bir koç insindi.
*Tam bittiği yerden yenisinin başlaması belalığın doğasındandı. Başlamasa, zaten belalığı kalmazdı.
*İnsan içinden yenilenmeyince dışından eskir...
*Bir acıya tahammül edebilmek ancak ondan daha büyük bir acıyla yüz yüze gelmekle mümkün olabilirmiş, anladım.
*Dağılıp gitmeye hakkı olmayanlara özgü bir güçle güçlüydü.
Savaş insanı canavarlaştırıyordu ve insanın insana ettiğini kimse kimseye etmiyordu.
Teşekkürler sevgili Nazan Bekiroğlu

Sen böyle güzel yazmasan 
Biz böyle okuyamazdık...

5 Kelam Edilmiş...:

EMİNE ÖZTÜRK dedi ki...

merak ettiklerimden..

27 Şubat 2014 13:28
Unknown dedi ki...

Sen böyle güzel yazmasan
Biz böyle okuyamazdık...
iyi güldüm... Zekanıza hayranım :)))
benim de en sevdiklerimdendir...

27 Şubat 2014 13:41
đerkenαя dedi ki...

Emine hanım, muhakkak okumanızı öneririm.

Sevilesi bir kitap zaten :)

28 Şubat 2014 17:10
Adsız dedi ki...

Çok severek okuduğum bir kitaptı merak edip henüz okuma fırsatı bulamayanlara şiddetle tavsiye ederim..

10 Mart 2014 11:05
Adsız dedi ki...

kitap guzeldi. nazan hoca'nin ellerine saglik. akici ve merak uyandirici bir uslupla okuyucuyu kendisine baglayan, ogretici ve bir o kadar da etkileyici bir kitapti. su kadarini soyleyeyim. bu kitaba bir acigini yakalayayim da nazan hoca' yi yerden yere vurayim gozuyle bakmayin. bu kitaptan almaniz gerekenleri almaya bakin. yazarin ismini okumadan once duymustum. okuduktan sonra da ismini unutamayacagim herhalde. su an ki yazdiklarimi okuyan degerli kardeslerim; benim yorumlarima guvenecek olursaniz nacizane su sozlerimle kitaba olan ilginize isk tutmak isterim. kitap, osmanlinin son donemlerinden kesitlerle, savas zamanlarindaki zorluklar ve zorunlu goclerle insana eskinin havasini solutuyor. okuyani olaylarin duygusalligi ile bas basa birakiyor. kimi zaman su an ki halimize sukurler olsun dedirttiriyor.
ve kimi zaman ise dem vurdugu ask hadiselerinde ise okuyucunun aska bakan yanini oksuyor ve kendisinden bir seyler bulmasini sagliyor. ozetle kitap surukleyiciligi ve akiciligi ile insana kendini okutturabiliyor. evet, elestirilecek bir yani yok mudur kitabin? illa ki vardir. hangi kalem yazari yuzde yuz kusurusuzluga roman yazabilir ki. insaniz, beseriz ve sasariz. an gelir anlatmak istediklerimizi farkli kelimelere baglayarak anlatiriz ve yine an gelir ki duygusalligimizi anlatacak farkli kelimelere siginiriz. boylesi bir siginma da bazen okuyuculara bekledigi sonu yada bekledigi duygulari farkli sunabiliyor. mesela sahsimca romanin sonunda settarhan ve zehra'nin asklarina daha cok yer verilmesini isteyebilirdim. cunku romanin bas kahramanlari olarak bu iki isim goze carpiyordu. nitekim romanin on ve arka kapaklarinda da yine bu iki isme atifta bulunuluyordu. hal boyle olunca birer okuyucu olan bizler de romanda ne zaman bu iki ismin bir araya gelecegini merak edip duruyorduk. dedigim gibi duygular her zaman insanin istedigi gibi aktarilmayabilir. nazan hocanin ellerine saglik. o da romani yazarken ask duygusunu, settarhan ve zehra adina son sayfalara saklamayi uygun gormus. kalemi oyle yazagelmis. ne denir ki; romancinin emegine saglik. boylesi akici ve guzel romanda bizleri anlamli duygulara surukledigi icin. kitabi okuyun arkdaslar. gercekten pisman olmayacaksiniz. almaniz gereken sadece ask olmasin. tarihi nuktelerden de ozler almaya da bakin.
yazarin baska kitaplarini da okumak dilegiyle, allah'a emanetsiniz...

3 Haziran 2015 13:38

Yorum Gönder

Bir katkıya 'HAYIR' demeyiz... :)