Baş Kitabımız

Baş Kitabımız

Dostlarımız

Dostlarımız

Kütüphanemiz

Kütüphanemiz

Kitaplarımız

Kitaplarımız

Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri

Perşembe, Eylül 08, 2011

Esselamu aleykum...



Tatilden önce başladığım ancak sonunu tatil esnasında getirdiğim kitap merhum Nihad Sâmi Banarlı'nın Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri adlı eseri... Sayın Banarlı'yı daha önce ne duymuş ne de okumuştum ve kendi adıma büyük kayıp olarak görüyorum, bu usta kalemi mutlaka okumalı ve kültür mirasından faydalanmalıyız diye düşünüyorum, tanışmama vesile olan'a teşekkür... 



Başlık kitabı tam yansıtıyor aslında, yazılar Nihad Sâmi Banarlı'nın gazetede yayınlanan makalelerinden alınmış. Kitap iki bölümden oluşuyor, ilk bölümde Osmanlı tarihini, atalarımızın muhteşem özelliklerini ve yer yer küçük alıntılar bulacaksınız. Gözleriniz dolacak, göğsünüz kabaracak ve kimlerin torunu olduğunuzu idrak ederek kendinizden utanacaksınız(affınıza sığınarak)... İkinci bölüm ise tasavvufla alakalı, Hz. Mevlana'ya Yunus Emre'ye ve daha nicelerine değinmiş üstad! Büyüklerin güzel düşünceleriyle güzelleşmenizi dilerim. Ben okurken bu kitabı herkes okusa ve hissetse dedim... Ama kimilerinin yüreğine dokunacak kimilerinin ise gözlerinin önünden kayıp gidecek maalesef... Tüm kitaplarını okumak ve istifade etmek ümidiyle... Birkaç alıntı yapayım sizler için;





*Trabzon fethi yolunda:"Garazımız kal'a fethetmek değildir. Bu zahmet din yolundadır. Zîrâ bizim elimizde İslâm kılıcı vardır. Eğer bu zahmeti ihtiyâr etmezsek, bize gazi demek yalan olur." diyen Fâtih, kendisini haklı olarak, yeryüzünde, İslâmın hak ve adalet prensiplerini yaymağa memur ediyordu...


*Vaktiyle Üçüncü Napoleon Bonaparte, Türk Sadrâzâmı Fuat Paşa'ya sormuştu:
-Girid'i bize satar mısınız?
-Hayhay satalım.
-Kaça verirsiniz?
-Aldığımız fiyata.
Aldığımız fiyat müthişti: On binlerce Türk şehidi... Uzun süren bir savaş ve Hanya ve Kandiye zaferleri...
Bize böyle fiyat verecekler yaratılmadan Türk'ten vatan alınmayacağını, dünya, zaten bilirdi.

*...Süleyman Nazif ise bu oyunu daha o zamandan keşfetmiş gibi bir hassasiyetle:
"-Irkına, vatanına, târihine ihanet etmiş olan ferdlerden ve kavimlerden hiçbirini unutma Türkoğlu!.. Unutma ve affetme..." öğüdünü veriyordu.


*Yine Amerikalı Profesör Rufi'yi hatırlıyorum. Demişti ki: "Siz, târihte defalarca muvaffak olmuş bir milletsiniz. Bize veya başkalarına imrenmek nenize? Biz, yeni bir millet olduğumuz için târihte muvaffak olmuş milletlerin sırlarını araştırır, bulduğumuzu ve uygun gördüğümüzü asrımıza tatbik ederiz. Sizden de aldığımız kıymetler vardır. Eğer ilerlemek istiyorsanız, muvaffak olduğunuz asırlarda hangi meziyetlerinizle, hangi usûl ve teşkilâtınızla kazandınız? Bunları araştırınız. Bulduklarınızı modernize ediniz. Kendi millî ve denenmiş temellerinizin üzerinde yükseliniz."

*Bir duâsına:


"Yârâb hemîşe lütfunu et rehnümâ bana

Gösterme ol tarîkı ki yetmez sana bana."



"Allahım! Her zaman lütfunun aydınlığını bana yol gösterici et! Ucu sana ulaşmayan yolu bana gösterme." mısrâlarıyla başlayan Fuzûlî'nin Allah'a seslenişleri sıcak ve devamlıdır.

0 Kelam Edilmiş...:

Yorum Gönder

Bir katkıya 'HAYIR' demeyiz... :)