M.Fethullah Gülen'in Kalb İbresi adlı eseri, tahmin edeceğiniz üzere din bilgisi içeriyor hayat bilgisi tadında.. Bölüm bölüm soru cevaplardan yola çıkılarak sohbet tadında ilerliyor, konuların birbiriyle bağlantısı yok, lâkin günümüzde çoğumuzun yaşadığı hal ve hadiselerden yola çıkılarak yazıldığından, kendinizden bir şeyler mutlaka bulacak ve keyif alacaksınız... Hepimizin kalb ibresi zaman zaman kayabiliyor, bu kitap iyi gelecek... Okunması gereken nadide eserlerden... Kitabı bitirdikten sonra her zaman görebileceğiniz bir yere koyun ve ara sıra sayfalarını tekrar karıştırın, rehberliğine ihtiyacınız olabilir.
*Peygamber Efendimiz(s.a.v), kendisine atfedilen bir sözde mü'minin sözünün hikmet, sükûtunun da tefekkür olması gerektiği tavsiyesinde bulunur. Bu ifadeden mü'minin hâlinin iki hususa bağlandığını görmekteyiz. Bir; mü'min konuştuğu zaman mutlaka belli bir hikmet, maslahat ve hayır gözeterek konuşur. İki; konuşulacak mevzuda böylesi bir hikmet ve hayır söz konusu değilse o zaman mü'min sükûtu tercih eder. Ancak onun bu sûkutu boş boş, tembel tembel durma şeklinde anlaşılmamalıdır. O, sükûtîliğine bir anlamda uhrevîlik boyası çalar, tefekkür etmesi gereken meseleleri düşünür ve neticede onu bir tefekkür zemini hâline getirir.
*Çünkü yapılan hizmetler karşılığında azıcık dahi olsa bir alkış beklentisine girer veya elde edilen başarılar neticesinde azıcık dahi olsa, heva ü heves kaynaklı, duygularınızı okşayan bir sevinç yaşarsanız münafıklığa doğru bir adım atmışsınız demektir.
*Meselâ müşterek bir hayat sürdürülürken yapılan yanlış tavır ve çiğ davranışlar karşısında hemen harekete geçmemeli, aynıyla karşılık vermemeli ve hele gıybet ve dedikodu gibi alçaklıklara asla tenezzül etmemeliyiz.
...Çünkü asıl önemli olan ekşiyen karşısında tatlı olmak, eğri karşısında düz durmaktır.
*Peygamber Efendimiz(s.a.v), kendisine atfedilen bir sözde mü'minin sözünün hikmet, sükûtunun da tefekkür olması gerektiği tavsiyesinde bulunur. Bu ifadeden mü'minin hâlinin iki hususa bağlandığını görmekteyiz. Bir; mü'min konuştuğu zaman mutlaka belli bir hikmet, maslahat ve hayır gözeterek konuşur. İki; konuşulacak mevzuda böylesi bir hikmet ve hayır söz konusu değilse o zaman mü'min sükûtu tercih eder. Ancak onun bu sûkutu boş boş, tembel tembel durma şeklinde anlaşılmamalıdır. O, sükûtîliğine bir anlamda uhrevîlik boyası çalar, tefekkür etmesi gereken meseleleri düşünür ve neticede onu bir tefekkür zemini hâline getirir.
*Çünkü yapılan hizmetler karşılığında azıcık dahi olsa bir alkış beklentisine girer veya elde edilen başarılar neticesinde azıcık dahi olsa, heva ü heves kaynaklı, duygularınızı okşayan bir sevinç yaşarsanız münafıklığa doğru bir adım atmışsınız demektir.
*Meselâ müşterek bir hayat sürdürülürken yapılan yanlış tavır ve çiğ davranışlar karşısında hemen harekete geçmemeli, aynıyla karşılık vermemeli ve hele gıybet ve dedikodu gibi alçaklıklara asla tenezzül etmemeliyiz.
...Çünkü asıl önemli olan ekşiyen karşısında tatlı olmak, eğri karşısında düz durmaktır.
0 Kelam Edilmiş...:
Yorum Gönder
Bir katkıya 'HAYIR' demeyiz... :)